25 Mart 2016 Cuma

Kitaptan Filme: La Planète des Singes (1968)


Pierre Boulle'ün basit mantıklı, ama bir o kadar yaratıcı romanı, 1963 yılında yayınlanır. 1968 yılında Franklin Shaffner yönetmenliğinde sinemaya uyarlanır. Kitabın ismi Türkçeye Maymunlar Gezegeni olarak çevrilir, film ise Maymunlar Cehennemi olarak bilinecektir.

Bilimkurgu-gerilim türüne giren kitapta özetle maymunlar ve insanlar arasında tersine dönen bir iktidar ilişkisi anlatılır. Film o kadar ilgi görür ki, 1970-73 yılları arasında 4 tane devam filmi çekilir. 2001-2014 yılları arasında 3 film daha çekilecektir.

Öncelikle Stanley Kubrick ve Arthur C. Clark ikilisinin kült filmi 2001 - A Space Odyssey ile aynı tarihte çekildiği ve bilimkurgu kategorisine girdiği için ilk uzay gemisi sahnesinde beklentimin dev gibi büyüdüğünü söyleyebilirim. Ama izledikçe aynı kefeye koymamak gerektiğini anladım. Maymunlar Cehennemi'nde uzay teması sadece ilk 5 dakikada işleniyor. Geri kalan kısmı yeni keşfettikleri gezegende geçiyor.

Romanda çok fazla satirik öğe olmamasına rağmen filmde bol bol din-iktidar eleştirisi yapılmış. Hatta mesaj bazen "siz salak izleyiciler belki anlamazsınız diye gözünüze sokalım dedik" seviyesinde, dümdüz verilmiş. Filmin bu huyunu çok beğendiğimi söyleyemem. Normal şartlar altında seyircinin aptal yerine konmasından hoşlanmam. Gel gelelim filmdeki iktidarı ele geçirmiş, 3 maymunu oynayan sabit görüşlü din koruyucusu orangutanlar günümüz orangutanlarıyla o kadar örtüşüyor ki, üsluba fazla takılamadım. Her türlü gideri var.

Medeniyeti kuran maymunlar kendi aralarında 3 sınıfa ayrılıyor: Yönetimi ve dini elinde tutan orangutanlar, ki tüm karar yetkisi onlarda; zeka gerektiren işleri yapan şempanzeler ve kas gücüyle var olan küt kafalı goriller. Orangutanlar karar veriyor, goriller biat ediyor, şempanzelerin durumu malum.

Bu hiyerarşiyle ömürlerine devam eden maymunlar geçmişlerinin son 10 bin yılını biliyorlar, ondan öncesi ile araştırılıyor. Bir grup bilimmaymunu, 10 bin yıl öncesinde, insanların zeki ve medeni olduklarını ve maymunların hayvan olduklarını gösteren delillere ulaşıyorlar ve bunu orangutanlara kanıtlamaya çalışıyorlar. Tanrılarının kutsal kitapta yazdığı "sizi ben yarattım" cümlesinin yalan olduğunun anlaşılmasını istemeyen muhafazakar orangutanlar, delilleri kendi gözleriyle görmelerine rağmen kabul etmeyip 3 maymunu oynuyorlar. Tüm bilimsel verileri görmezden gelmek mi dersiniz, delilleri yok etmek mi, hepsi bunlarda.

Film gördüğünüz gibi, oldukça eleştirel bir üslup benimsemiş. Kitap ise öyle değil. Daha sakin, basit ve akıcı bir kitap. Okurken kendimi Martin Mystere okur gibi hissettim. Gizemli bir durum, tatlı engeller, her şeyi bilen kahramanımızın hızla olayları çözmesi, çok fazla bilimsel açıklama yapmadan yapılan uzay yolculukları, derken şaşırtıcı bir son. Bir solukta okuyacağınıza söz verebilirim. Sürükleyici sahaf polisiyeleri gibi. Ben Reha Pınar çevirisiyle Okat Yayınevi'nden çıkan kitabı okudum.

Biraz da aradaki farklardan bahsetmekte fayda var.

Kitapta vurgulanıp filme aktarılmayan önemli bir nokta, yeni gezegendeki vahşi insanların daima çıplak gezmeler. Kadın, erkek ya da çocuk fark etmeden hiçbiri kıyafet giymiyor. Hatta 3 bilimadamının kıyafetlerini ve aletlerini gördükleri ilk anda onları da maymun soyundan sanıp çok hırçınlaşıyor ve saldırganlaşıyorlar. Filmde ne yazık ki o kadar milletin totosunu saklamakla mı uğraşacağız denilerek çıplaklık öğesine yer verilmemiş. İlkel insan kıyafetleri giydirilmiş, ki bence saçma. Çünkü kitaptaki insanların durumu ilkel insandan bile daha geri. Konuşma, anlama, gülme gibi becerileri yok. Bu önemli bir ayrım.

İkincisi kitapta maymunların, insanlarla tıpatıp aynı modayı takip ettikleri, ceketler ve pantolon giydikleri yazıyor. Filmde ise maymunlar elbiseyi andıran tek renkli tuhaf kıyafetler taşıyorlar. Hayalimde canlandırdığım takım elbise giymiş hipster maymun görüntüsünün karşılığını sinemada bulamadığım için biraz hayalkırıklığına uğradım.

Bunun dışında elbette iki farklı iletişim türü olduğu için iki farklı anlatım tekniği kullanılmış. Örneğin kitapta hikayeyi Ulysse'in bıraktığı notlardan (yazı) öğrenirken filmde öncelikle Taylor'ın sesini kaydettiği (ses) sahneye tanık oluyoruz, daha sonra yaşadıklarını bizzat görüyoruz. Evet, başkarakterin ismi kitapta ve filmde farklı.

Genel olarak kitabın filmle çok fazla paralel olmadığını, kitaptaki karakterlerin filme iyi yansıtılamadığını ve filmin taşıdığı eleştirel yönü olmasa çok çok iyi olmadığını söyleyebilirim. Şu zamanda bana orangutanlık ve din üzerinde düşünme olanağı tanıdığı için iyi ki okumuşum ve iyi ki izlemişim diyorum. Tavsiye ediyorum.

Hiç yorum yok: