11 Haziran 2018 Pazartesi

Kitaptan Filme: Love, Simon

Simon vs. the Homo Sapiens Agenda, 1982 doğumlu Amerikalı yazar Becky Albertalli'nin 2015'te yayınlanan, coming,-of-age türündeki genç yetişkin romanıdır. Yazarın ilk kitabıdır. Türk okurlar kitapla 2017 yılında, Simon Homo Sapiens'e Karşı başlığıyla Pegasus'tan çıkan Sevinç Seyla Tezcan çevirisi sayesinde tanışır. Kitap Mart 2018'de 20th Century Fox tarafından Greg Berlanti yönetmenliğinde sinemaya uyarlanır. Simon'ı canlandıran Nick Robinson, daha önce DC ve Marvel evrenlerinden aşina olduğumuz Alexandra Shipp ve Keiynan Lonsdale dikkat çeker.

Kitabın ismi, eşcinselliğin normalleştirilmesine ve desteklenmesine karşı Muhafazakar Hristiyan Sağının attığı adımları genel olarak tanımlamak için kullanılan, bazen "gay agenda" da denilen "homosexual agenda" teriminden gelir. 

16 yaşındaki lise öğrencisi Simon Spier, kendi okulunun blog adresi üzerinden cinsel kimliğini açıklayan Blue nick'li okul arkadaşıyla internetten yazışmaya başlar. Blue'ya kendisinin de birkaç sene önce cinsel kimliğini keşfettiğini, daha önce etrafındaki kimseye açılmadığını anlatır. Empatiyle başlayıp aşka dönüşen bir sanal flört dönemine girerler. Bu arada Simon'ın sınıf arkadaşı Martin, bir gün Simon'ın açık kalan mail adresi üzerinden yazışmaları görüp ekran görüntüsü alarak ona şantaj yapar. Simon'ın yakın arkadaşı Abby ile aralarını yapmazsa yazışmaları tüm okula yayacağını söyler. Simon ve Blue'nun önce sanal kimlikleriyle cinsel yönelimlerini herkese duyurdukları, daha sonra çeşitli tatsız olaylar sonucunda her şeyi göze alarak etraflarına da açıldıkları, o güne kadar arkasına gizlendikleri hetero maskesini atıp gerçek kimlikleriyle toplum içinde ayakta durmaya başladıkları süreç anlatılır. Lise gibi acımasız bir ortamda başlarda her şey kötü gitse de, artık toplum içinde rol yapmayan Blue ve Simon zamanla her şeyi yoluna sokar. Lise çağındaki gençlerin yaşadığı heyecanları, sevinçleri okurken içinizin kıpır kıpır ettiği, sevimli mi sevimli, olumlu, yapıcı bir hikayedir. Becky Albertalli, gençlere psikolojik danışmanlık vermiş bir psikolog olarak, eşcinsel gençlerin yaşadıklarını böyle bir romanla okurlara sunar.

20th Century Fox bu hikayeyi alıp içine biraz drama katarak, lisedeki aşk ilişkilerini biraz daha karmaşıklaştırarak, Simon'ı maskülenliğinden ödün vermeyen bir karakter şeklinde tasvir ederek, içine biraz da toplumsal mesajlar ekleyerek yine sevimli sayılabilecek bir sinema filmine dönüştürür. Call Me By Your Name çakması bir film izlemeyeyim ne olur diye korkuyla ilk sahneyi atlattıktan sonra hikayenin bambaşka bir yöne gittiğini fark eden izleyici derin bir nefes alır, Simon'la birlikte Blue'yu ve kendi kimliğini açığa çıkarma heyecanını yaşar.  

Becky Albertalli, ilk kitapta Simon'ın en iyi arkadaşı Leah'yı pek derinleştirmez. Kilolu, sosyal ortamlarda biraz geçimsiz olabilen, ailesi hakkında çok fazla bilgi vermeyen, kimseye daha önce söylemediği halde müziğe büyük bir yeteneği olduğunu kitabın sonunda öğrendiğimiz Leah da Albertalli için üzerine eğilmesi gereken başka bir "anormal" karakterdir. 2018 yılında yayınlanan Leah on the Offbeat kitabında Albertalli hikayenin merkezine Leah'yı alır.

Filmde Blue ve Simon gmail üzerinden yazışır. Simon frommywindow1@gmail.com adresini kullanırken, bluegreen118@gmail.com adresini kullanır. Gerçek hayatta Simon'ın adresine mail attığınızda, kitapta da aralarındaki diyaloglarda pek çok kez bahsi geçen Oreo ile ilgili şöyle sevimli bir otomatik yanıt alırsınız:
Why are you emailing me when you could be eating Oreos?

Love,
KİTAPLA FİLM ARASINDAKİ FARKLAR
  • Kitap doğrudan Martin'in Simon'a şantaj yaptığı sahneyle başlar. Daha sonraki bölümlerde flashback yaparak Blue'yla tanışmalarını vs. anlatır. Film ise kronolojik sırayla ilerler. Simon'ın Blue'ya ilk mesajı atmasından önce başlar. 
  • Kitapta Leah, Abby'nin incecik bir kız olduğunu söyler. Filmde Abby balık etlidir. 
  • Filmde Martin ona şantaj yaptığında Simon bunu Blue'ya söyler. Kitapta kendine saklar. 
  • Kitapta Blue post yazarken mail adresini herkese açık şekilde görünmez, Simon yorum yazarak adresini ister, o da Simon'a mail atar. Filmde Blue'nun mail adresini postun üzerinde açık şekilde görürüz. 
  • Kitapta Simon'ın Alice isminde bir ablası vardır, üniversiteyi şehir dışında okuduğu için onlarla birlikte yaşamaz. Filmde bu karakter tamamen çıkarılmıştır. 
  • Kitapta Martin şantaj yaptıktan sonra okul kantininde Abby'yle yakınlaşmak için Simon'ların masasına oturmaya çalışır, filmde Martin'in böyle bir çabası yoktur. 
  • Kitapta Martin Simon'dan daha uzun, yüz hatları iri ve belirgin olarak tasvir edilir. Filmde daha ufak tefektir, yüz hatları da normaldir. 
  • Kitapta Ms. Albright kızıl saçlı bir kadınken filmde esmerdir. Ayrıca filmde çok daha güçlü ve sağlam bir karaktere dönüşür.
  • Filmde Bram'in evine davet edilirler, kostümleri burada giyerler. Kitapta ise evde kalıp annesinin verdiği davete yardım etmek için kostümlü partiye Bram katılmaz.
  • Kitapta Simon'ın ailesi araba sürüşü konusunda çok takıntılıdır. Filmde böyle bir vurgu yoktur. 
  • Kitapta Bieber Golden Retreiver cinsi bir köpekken, filmde küçük bir cins köpektir. 
  • Filmin aksine, kitapta Simon'ın kız kardeşi Nora yemek yapmaya meraklı değildir. Çekingen ve konuşmayan bir karakterdir. 
  • Kitapta Freud kostümünü Martin değil Nora'nın yaşlarında ismini bilmediğimiz başka bir karakter giyer. 
  • Kitapta Nick Yahudidir, filmde böyle bir bilgi verilmez.
  • Kitapta Abby, iki hafta önce kendisine teklif eden Ty Allen'la birlikte gideceği için partiye Martin'le birlikte gitmeyi reddeder. Filmde tam olarak buna karşılık gelen bir sahne olmasa da, Simon diğerlerine söylemeden Martin'i Bram'in partisine davet ederek ikisinin baş başa takılmasına ön ayak olur.
  • Filmde sarhoş olduğu akşam Simon'ı eve Leah getirir ve akşam onunla aynı odada kalarak Simon'a çok da açık vermeden hislerinden bahseder. Kitapta sarhoş olduğu akşam ailesi Simon'ı alıkoyar ve 2 haftalık oda cezası verir.
  • Kitapta Simon'ın Blue olabilecek kişiler listesinde okul arkadaşı Cal ve Martin bulunur. Hatta Blue'ya senin Cal olduğunu anladım şeklinde bir pot kırar. Filmde ise sırasıyla Bram, Waffle House'daki garson çocuk ve Cal'den şüphelenir.
  • Kitapta Martin, Abby ile yalnızken ona teklif eder, Abby reddeder. Filmde Martin, maç öncesi açılış seremonisinde mikrofonu ele geçirip herkesin önünde teklif eder ve reddedilir. Hatta daha sonra kendi rezilliğini örtmek için Simon'ı ifşa eder. 
  • Kitapta ilk olarak Blue mailinin sonuna Love yazmaya başlar. Filmde Simon yanlışlıkla yazar, fark ettiğinde çok utanır, daha sonra karşılık görünce böyle devam ederler. 
  • Kitapta bir mailinde Blue, "heteroseksüel (ve beyaz) olmak sanki normal olmak zorundaymış gibi..." şeklinde bir laf söyleyerek siyahi olduğunun ipucunu verir. 
  • Kitapta Leah duygularını Simon'a açmaz. Ondan hoşlanıp hoşlanmadığını bilmeyiz. Genellikle Nick'in olduğu ortamlarda Abby'ye karşı hırçın davrandığı için Nick'ten hoşlandığını varsayarız. 
  • Kitapta Leah ve Nick hiç birlikte takılmazlar.  Filmde Simon'ın yönlendirmeleriyle bir akşam takılırlar.
  • Kitapta Martin'in blogdan yayınladığı Simon'ı ifşa etme mektubu, filmdekinden çok daha sert ve kırıcıdır. 
  • Kitapta Martin, Simon'ın Blue ile olan yazışmalarının ekran görüntüsünü en başlarda siler, yazdığı ifşa mektubuna bunları eklemez. Filmde tüm yazışmaları da mektuba ekler. 
  • Kitapta Waffle House'da çalışan garson çocuk Martin'in gay kardeşidir. Filmde Martin'le aralarında bir bağlantı bulunmaz. 
  • Filmde Martin Simon'ı ifşa ettikten sonra, Nick ve Abby çıkmaya başladıklarında, Simon'ın kendilerini bilerek ayırmaya çalıştığını ve Nick'i bilerek Leah'ya yapmaya çalıştığını öğrenince hepsi birden Simon'a küser. Simon okulda herkes tarafından dışlanan, arkadaşlarının da küstüğü, yalnız bir insana dönüşür. Kitapta arkadaşları ondan uzaklaşmaz. Abby durumu öğrendiğinde kendi ilişkilerime ben karar veririm diyip ona kızar ve birkaç gün konuşmazlar, ama sonra Abby Simon'dan özür diler, araları düzelir. 
  • Kitapta Cal biseksüeldir, hatta bu nedenle bazen Simon'la belli belirsiz yakınlaşırlar. Filmde bu yoktur. 
  • Kitapta Simon gözlük takar. Filmde sadece ergenken takmıştır, 16 yaşındaki halinde gözlüksüzdür. 
  • Kitabın sonunda parkta Blue'yu beklerken lisedeki arkadaşları orada değildir. Filmde herkes tek yürek Blue'nun gelmesini beklemek için parka akın etmiştir. 
  • Film dönme dolap sahnesiyle biter. Kitapta bundan sonrası da biraz anlatılır. 
  • Anne karakterini oynayan Jennifer Garner'ın Simon'ı hala çok sevdiğini söylediği sahne kitapta yoktur. Hatta filme de Jennifer'ın isteği üzerine sonradan eklenir, bir bakıma filmin mesajı haline gelir.
  • Kitapta Simon'ın mail adresi hourtohour.notetonote@gmail.com iken filmde frommywindow1@gmail.com'dur. 
  • Kitapta Blue, nick'inin gerçek ismini andırdığını açıklar: Abraham Louis Greenfeld ve doğum tarihi 18 Ocak. Filmde böyle bir açıklama yoktur.
  • Kitapta Ethan karakteri yoktur. Filmde Simon'dan çok önce gay olduğunu açıklamış böyle bir siyahi karakter bulunur.  
  • Kitapta okuldaki gıcık öğretmen Mr. Worth karakteri bulunmaz. 
  • Kitapta Blue, Simon'ın gerçek kimliğini anlar ve bunu Simon'a söyler. Simon ise onun Cal olduğunu sanır. Filmde böyle bir tahmin yoktur.

10 Haziran 2018 Pazar

Kitaptan Filme: Ready Player One

1972 doğumlu Amerikalı yazar Ernest Cline'ın 2011'de yayınlanan bilim kurgu romanıdır. Cline'ın ilk romanı olmasına rağmen New York Times en çok satanlar listesine girer. Yayın hakları satıldıktan bir gün sonra Warner Bros romanın film haklarını satın alır. Cline sözleşmede şart koştuğu üzere, yardımcı senarist olarak uyarlama sürecinde aktif rol oynar. Romanda da atıfta bulunulan Steven Spielberg, Christopher Nolan, Peter Jackson gibi adaylar arasından sıyrılarak yönetmen koltuğuna oturur. Film, Star Wars: The Last Jedi ile çakışmaması için 2018 Mart sonunda vizyona girer. 2017 yılında Cline bir devam kitabı yazmakta olduğunu duyurur. 80'ler popüler kültürüne, video oyunlara yüzlerce referans barındıran bu distopik roman geek tayfasını çok heyecanlandırır, birçok fan-fiction hikayesi çıkar. Bunlardan en dikkat çekeni, birkaç yıl önce sinemaya uyarlanıp ses getiren The Martian'ın yazarı Andy Weir'in 2016 yılında yayınladığı Lacero isimli, olayların öncesini konu alan, Sorrento'yu anlatan hikayesidir.

OASIS

Hikaye 2040’larda Oklahoma City ve Ohio’da geçer. Distopik bir dünya tasviri vardır. Fosil yakıt kaynakları tükenir, küresel enerji krizi patlak verir. Fosillerin hepsi yanında gezegenin ortalama sıcaklığı artar, küresel ısınma beraberinde çevresel sorunları getirir. Buzullar erir, deniz seviyesi yükselir, mevsimler değişir, bitki ve hayvan türleri yok olmaya başlar. Kaynaklar azaldığı için, mevcut kaynakları barındıran büyük kentlere kırsaldan büyük bir göç dalgası başlar, bu da evsizlik sorununa yol açar. Emlak ve arazi değerlenir. Şehirlerden maksimum faydalanmak isteyen insanlar, yeterince yatay alan olmadığı için çelik konstrüksiyonla üst üste bindirilen konteyner kulelerinde dikey sıkışık düzende yaşar. Kimi yerlerde bu kuleler 20 kata kadar çıkar, insanlar çökme riskini göze alarak buralarda yaşam sürer. Son 30 yıldır ekonomik durgunluk vardır. İşsizlik rekor boyuttadır. Kalan birkaç kaynak için ülkeler arasında savaş devam eder.

İnsanlar gittikçe kötüye giden dünya gerçeğinden kaçıp sanal gerçekliğe yönelir. Konteynerlerde internet bağlantısı bulunur, simülasyon oyunlarına girerek saatlerce sanal gerçeklikte vakit geçirmek yaygın bir davranışa dönüşür. 1970’li yıllarda doğan Halliday ve Morrow isminde iki arkadaş, Ohio’da, Morrow’un bodrum katında Gregarious Games ismindeki şirketlerini kurarlar. Sanal oyun sektörüne hareket ve heyecan getiren bu ikili yıllarca başarılı işler yaptıktan sonra bir süre sessizliğe gömülür. İflas dedikoduları yayılmaya başladığında, 2012 yılında şirket ismini Gregarious Simulation Systems olarak değiştirip şirketin tek ürünü olan OASIS (Ontologically Anthropocentric Sensory Immersive Simulation) oyununu piyasaya sürerler. Halliday ve Morrow’un açık kaynak gerçeklik olarak tanımladığı oyuna İnterneti olan herkes, 25 cent’lik kayıt parasını ödeyerek evindeki bilgisayarlardan veye video konsollarından erişebilir. Sanal gözlük ve dokunmatik eldivenlerle oynanan OASIS, aynı anda 5 milyon kullanıcı kapasitesine sahiptir. Oyun insanlar arasında büyük bir çılgınlık yaratır, bir süre sonra Internet ve OASIS eş anlamlı gibi kabul edilir, OASIS en popüler internet kullanımı haline gelir. İnsanlar buraya girip kitaplar, müzikler, filmler, videolar, her türlü bilgi ekleyebilmekte ve başkalarının eklediği bilgileri kullanabilmektedir. GSS’nin bedava sağladığı, kullanımı çok kolay üç boyutlu OASIS işletim sistemi dünyadaki en popüler bilgisayar işletim sistemi olur. GSS oyun içindeki sanal uzay gemilerine yakıt satarak gelir elde eder. Bunun dışında en büyük geliri kullanıcıların ışınlanma fasilitesini kullanmak için ödediği ücretlerden edinir. GSS şirket politikası olarak kullanıcıların gerçek kimlik bilgilerini gizli tutar, kullanıcıların büyük bir çoğunluğu anonim kalmayı tercih eder. Yalnızca okullarda eğitim alan öğrencilerin okul sınırları içinde nick kullanmasına izin verilmez. Bu çılgınlık tüm hızıyla devam ederken dünya Halliday’in ölüm haberiyle sarsılır. Vasiyet olarak bıraktığı video, insanlar arasında bir şaşkınlık ve umut dalgasına neden olacaktır. Halliday ölmeden önce Paskalya Yumurtası isminde bir yarış tasarlamış, kazanana OASIS’in tüm haklarıyla birlikte GSS’yi ve mirasını devretme vasiyetinde bulunmuştur. Devasa bir mirası devralma fikri herkesi harekete geçirir. İnsanlar akın akın OASIS’e saldırır. Herkes Halliday’in bıraktığı 80’ler popüler kültürü ağırlıklı ipucu deryasında yüzerek 3 anahtarı bulmaya ve mirasın sahibi olmaya çalışır.

Hikayenin protagonisti Wade gibi birçok insan, dünyanın iyiye gitmeyeceğini, öylece yok olup gideceklerini düşünür, bu nedenle sanal gerçekliği bir sığınma yeri olarak görür. Halliday’in bıraktığı Paskalya Yumurtası Avı oyunu, Wade gibi birçok insana sabah umutla uyanma enerjisini verir. Çalışmak için bir sebep bulan insanlar hevesle OASIS’te çabalarlar. Her yaştan, her gelir sınıfından insan sağlam bir internet bağlantısı bulup, sanal gözlüklerini ve eldivenlerini takarak günlerinin büyük bir çoğunluğunu yumurta avı için çabalayarak geçirir. Öte yandan yakıt krizi nedeniyle artık otomotiv ve havacılık sektörleri çok pahalıdır, OASIS insanların yerlerinden ayrılıp başka dünyalar görmelerinin tek ucuz, yasal ve güvenli yoludur. Morrow’un tanımıyla burası kullanıcıya bir surreal estate (sanal emlak) sunar.

2027 doğumlu protagonist Wade’in anne ve babası da sanal gerçekliğe aşinadır. Annesi saatlerce sanal gözlüğünü takıp oyun oynar, Wade’i OASIS’e üye yapan odur. Babası kulağa süper kahraman ismi gibi gelsin diye ona Wade Watts ismini koyar. Anne babası öldüğü için teyzesinin konteynerinde kalan Wade, yolunda gitmeyen okul yaşantısından, insan ilişkilerinden, aile eksikliğinden kaçmak için OASIS’e sığınır. Okuluna burada devam eder. Arthur efsanesinde, İsa’nın kutsal kasesini bulan şövalyeye atıf yaparak Parzival nick’ini alır. Vaktinin çoğunu Halliday’in geride bıraktığı, oyun ve referansları içeren Anorac’s Almanac’ı çalışarak, dönemin birçok genci gibi 80’ler popüler kültür referanslarını öğrenerek geçirir. Tavsiye edilen gunter okuma listesi arasında şu yazarlar vardır: Douglas Adams, Kurt Vonnegut, Neal Stephenson, Richard K. Mogan, Stephen King, Orson Scott Card, Terry Pratchett, Terry Brooks, Bester, Bradbury, Haldeman, Heinlein, Tolkien, Vance, Gibson, Gaiman, Sterling, Moorcock, Scalzi, Zelazny. Halliday Kutsal Üçlemeler adı verdiği filmlerin her sahnesi OASIS kullanıcıları tarafından ipucu yakalamak amacıyla ezberlenir: Star Wars, LOTR, Matrix, Mad Max, Bact to the future, Indiana Jones. Halliday’in favori yönetmenleri Cameron, Gilliam, Jackson, Fincher, Kubrick, Lucas, Spielberg, Del Toro, Tarantino ve Kevin Smith’in çektiği her film izlenir, çalışılır, öğrenilir. Wade, sanal alemde popüler olan Arty’s Missives blogunun yazarı, daha sonra aşık olacağı Art3mis, en iyi arkadaşı ve VIP chat odası Basement’ın sahibi Aech, hakkında çok bir şey bilmediği ancak iki kardeş olduğunu varsaydığı Japon Shoto ve Daito ile birlikte kısa sürede ilk ipucunu yakalayarak ilk beşe yükselir. Bireysel oynayan bu beşlinin aksine, klan halinde yarışan, ödülü paylaşmayı göze alan gunter’lar (yumurta avcıları zamanla bu ismi alır) da vardır.

Bireysellerin ve klanların yanı sıra bir de Nolan Sorrento tarafından yönetilen, Halliday’in mirasını elde etmek için uğraşan Innovative Online Industries (IOI) şirketi vardır. Sorrento şirket bünyesinde ooloji departmanı kurup bu departmana yumurtayı avlama görevi verir. IOI çalışanları 6 ile başlayan nicknameler kullandığı için onlara Sixers denir. Herhangi bir çalışanın kazanması durumunda yumurta şirketin malı olacaktır, bunun karşılığında şirket bu çalışana iki ayda bir ödeme, yemek, konaklama, sağlık avantajları ve bir emeklilik planı sağlayacaktır. Bireysel ve klan yarışmacılar IOI'nin kazanmasını istemez, çünkü IOI kazandığı anda OASIS açık kaynak sanal ütopya olmaktan çıkıp şirket tarafından yürütülen bir distopyaya, zengin elitistlerin faydalanabildiği pahalı bir tema parka dönüşecektir.

---

Distopyayı sanal ütopya ile harmanlayıp sürükleyici bir hikaye yaratmayı başaran Cline, hem bu kadar referans ve aksiyon içerdiği için sinema izleyicisini, hem de yüzeydeki sürükleyici maceranın altını dikkatli ve kapsamlı bir distopya tasviriyle ve sanal ütopya gibi mükemmel bir temayla doldurduğu için edebiyat okurunu heyecanlandırır. Filmle kitap arasında milyarlarca fark olmasına rağmen, her ikisinde de Cline'ın parmağının olduğunu bilmek edebiyat okurunu bir nebze rahatlatır.

Steven Spielberg, kitabın referans verdiği onlarca 80'ler figüründen biridir. Gelecekte geçen bu romanda tam olarak Spielberg'in dönemine dönüş vardır. Spielberg kendi dönemini, 50 yıl ileriden geriye dönerek tasvir eder. Geleceğe gidip oradan kendi zamanlarına, kendi döneminde film çeken yönetmenlere, oynanan oyunlara, film karakterlerine selam çakar. Kitapta hiçbir bahsi geçmediği halde The Shining evine girer, Stanley Kubrick'e dokunur, oradan Chucky'ye, Terminatör'e, Iron Giant'a sıçrar.

Thoroughbreds'den pek sevdiğimiz Olivia Cooke, filmde Art3mis'i canlandırır. Kitapta çok dişli olan ve hatta karikatürize derecede sinir bozucu olduğu için Cline'ın bir kadın düşmanı olabileceğini düşündüren bu karakter filmde ne yazık ki vefakar, fedakar, zeki, romantik, saçma sapan bir karaktere evrilir. Tek görevi Wade hedefe koşarken onu koruyup kollamaktır. Olması gerektiği yerde, olması gerektiği gibi hareket eden bu minnoş kızı Olivia Cooke en iyi şekilde canlandırsa da dikkat çekici bir karakter çıkmaz ortaya.

KİTAPLA FİLM ARASINDAKİ ÖNEMLİ FARKLAR
  1. Kitapta IOI Daito'nun gerçek kimliğini tespit eder ve onu öldürür. Filmde Daito ölmez.
  2. Kitapta Wade birikmiş borçları için yakalanır ve IOI'nin Sadakat Merkezi'ne (Mandatory Indenturement) götürülür. Filmde Wade'i korumak isteyen Artemis fedakarlık yaparak kendisi gider. Spielberg, Artemis'ten hırçınlığını, uyanıklığını, hırsını alır, geliye filmdeki gibi bir karakter kalır.
  3. Filmde evi patlayınca bir grup adam Wade’i kaçırır, sonradan bunların Artemis'in adamları olduğunu öğreniriz. Kitapta bu yoktur. Kendi başına plan yapıp Ohio'da bir daireye taşınır.
  4. Filmde Wade fit bir çocuk tarafından canlandırılır. Kitapta Wade fazla kiloludur. OASIS'in hazırladığı diyet ve spor programını yaparak kilo vermeye çalışır. Filmde belli ki başrole pek de yakışıklı olmayan ama sağ alt profilden fena çıkmayan bir çocuğu uygun görürler, belirgin fiziksel "falsoların" izleyiciyi rahatsız edeceğini düşünmüş olabilirler.
  5. Kitapta giydiği takım daha iyi algılasın diye Wade ve birçok OASIS oyuncusu kaşları dahil vücut tüylerinin tamamını alır. Filmde böyle bir şey yoktur.
  6. Kitapta ikinci kapıyı ilk olarak Sorrento açar. Filmde Artemis. Spielberg Artemis'ten aldıklarının borcunu bu şekilde ödemeye çalışır belli ki.
  7. Kitapta Sorrento sonra hemen üçüncü anahtarı da bulur, filmde bu yoktur.
  8. Kitapta Wade Ohio'daki evine taşındığında aylarca dairesinden hiç çıkmaz, her ihtiyacını çevrim içi alışveriş ile giderir, IOI'den saklanır. Filmde böyle bir şey yoktur.
  9. Kitapta Wade Sadakat Merkezi'ne kapatıldığında kaçmak için IOI’nin sistemini hackler, Sorrento'nun Artemis, Shoto, Daito, Aech için özel dosyalar hazırladığını, burada onların gerçek kimliğiyle ilgili bilgileri biriktirdiğini görür. Onların da tehlike altında olduğunu anladığında arkadaşlarının dosyalarını açarak onları uyarmak için gerçek iletişim adreslerine ulaşır. Artemis'in gerçek yüzünü ilk olarak burada görür. Filmde Artemis onu kaçırdığında ilk olarak karşılaşırlar. Kitapta Aech'in dosyasında gerçek kimliği yer almadığı için onu görmez, kitabın sonlarına doğru gerçek kimliğini öğrenecektir. Filmde IOI Artemis'i yakaladığında Aech gerçek kimliğini gösterir.
  10. Kitapta Og bütün oyun boyunca görünmez olarak beşliyi takip etmiştir, hatta Aech'in Basement'ına gizlice girip onları dinlemiştir. Son kapı için birlikte plan yaparlarken Og belirip onlara oyunu oynayabilecekleri güvenli bir barınak olan evine davet eder. Filmde böyle bir şey yoktur. Og tüm film boyunca Curator olarak kimliğini saklar. Wade, Aech'in minibüsünde oyunu tamamlar.
  11. Kitapta Helen’in oyunlarda neden erkek olmayı tercih ettiği açıklanır. Annesi de uzun yıllar boyunca sanal erkek kimlikler seçmiş, bu sayede oyunlarda cinsiyet ayrımcılığına maruz kalmamıştır. Aech de annesinin yolundan ilerler. Filmde, babası kendisine Aech diye seslendiği için OASIS'te o nicki seçtiğini söyler ama cinsiyet değiştirmesinin açıklamasını yapmaz.
  12. Kitapta son kapıyı Artemis, Aech ve Wade aynı anda açar. Filmde Wade tek başına açar.
  13. Kitapta Wade Pac-Man oyunu sayesinde çeyreklik kazanır. Filmde Wade Kira’nın isminin günlükte sadece 1 kere geçtiğini iddia eder, Curator buna itiraz eder, iddiaya girerler, Curator kaybedince Wade'e bir çeyreklik verir. Filmin sonunda bunun ekstra can olduğu meydana çıkar.
  14. Kitapta Bakır Anahtarı kazanmak için Dungeons and Dragons'tan Tomb of Horrors oynarlar. Canavarlarla savaştıktan sonra ölümsüz bir kralı yenip anahtara ulaşması gerekir. Filmde Halliday'in bıraktığı bir ipucundan yola çıkarak araba yarışında geri geri giderek anahtarı kazanır.
  15. Kitapta Yeşim Taşı anahtarı kazanmak için çeşitli filmlerden replikleri tamamlaması gerektiği Zork oyununu oynar. Bunları başarıyla tamamlayınca anahtarı kapar. Filmde The Shining evine girerler, Kira'ya ulaşmak için yaratıklarla dans ederler ve anahtarı Artemis kazanır.
  16. Kitapta Kristal Anahtarı kazanmak için Rush - 2112 albümündeki "The Temples of Syrinx" şarkısından ipucu toplayarak birtakım mücadelelerden geçer. Filmde Adventure oynar, kazanıp Halliday'den anahtarı alır, sonrasında da Paskalya Yumurtasıyla birlikte OASIS'in tüm haklarını devralır.
  17. Kitapta Anahtarları bulduktan sonra ayrı challenge'lar içeren kapıları da bulmaları gerekir. Filmde kısa kesmek için kapı kısmı atlanır, sadece anahtarları bulmaları yeterlidir, kapılar kendi kendine belirir.
  18. Kitapta Anorak's Almanac oyuncuların istediği an açıp karıştırabildikleri bir günlük formundadır. Filmde ise bunu kurcalamak için Hafıza Odaları denilen, Curator'un başında durduğu bir binaya gitmek gerekir.
  19. Filmde Wade, IOI'den kaçabilmesi için Artemis'in avatarını öldürüp Game Over yapar. Kitapta böyle bir şey yer almaz.
  20. Kitapta Artemis çok daha kıl bir karakter olarak tasvir edilir. Bencildir, hırslıdır, komplekslidir. Filmde ise fedakar, romantik, sevimli bir kız olarak gösterilir.
  21. Kitapta OASIS'in açılımı (Ontologically Anthropocentric Sensory Immersive Simulation) verilirken filmde verilmez.
KİTAPLA FİLM ARASINDAKİ ÖNEMSİZ FARKLAR
  • Kitapta Halliday favori oyununun Adventure olduğunu, oyunun hikayesini kendi ağzından anlatır. Filmde Adventure bir anahtarı almak için ipucudur ve IOI'li bir kız tarafından dile getirilir.
  • Kitapta Anorac's Almanac, yani Halliday'in avatarı Anorak'ın tuttuğu günlük, yumurtayı bulmak için Halliday'in 80'lerde izlediği/dinlediği şeylerin birer ipucu olabileceğine işaret eder; bu nedenle dünya genelinde 80'ler pop kültürüne bir dönüş vardır. Filmde 80'ler merakı vardır ama derinine inilmez.
  • Kitapta Wade, ilk olarak Oklahoma City'de yaşar. Yaşadığı konteyner yok edilince Columbus Ohio'ya taşınır. Filmde ise baştan sona Columbus Ohio'da yaşar, Halliday ve Morrow Gregarius Games’i burada kurmuşlardır.
  • Kitapta Wade'in annesinin de bir OASIS bağımlısı olduğunu biliriz, küçükken ona hesap oluşturan annesidir. Filmde bundan bahsedilmez.
  • Kitapta Wade 6. sınıfa kadar gerçek okula gider. İnsanlarla iletişim kurmakta zorlanır, vs. Okul müdürü, okula OASIS'te devam edebileceklerini anons ettiğinde eğitimine sanal okulda devam eder. Filmde Wade'in okul hayatından hiç bahsedilmez.
  • Ludus, OASIS üzerinde, içinde bir sürü kampüs barındıran bir okul evrenidir. Filmde okuldan hiç bahsedilmez. Ludus kelimesi bir sahnede hızlıca ekrana gelir. Bir diyalogda da "Ludus’taki bütün okullar..." lafı geçer.
  • Kitapta IOI'nin ooloji bölümü Halliday'in yarışmasını kazanmak için çalışır. Filmde IOI'nin bir bölümünün bu amaca ayrıldığı söylense de bölüm ismi belirtilmez.
  • Kitapta Artemis'in yaşlı, kilolu, Chuck isminde bir adam olma ihtimalini Wade dile getirir. Filmde Aech söyler.
  • Kitapta komşusu Mrs. Gilmore, Wade'in en iyi anlaştığı insanlardan biridir. Filmde Mrs. Gilmore'a minik bir sahnede yer verilse de aralarındaki yakınlık gösterilmez.
  • Kitapta teyzesinin sevgilisi yoktur. Filmde Rick ile beraberdir.
  • Kitapta Wade, Aech’in OASIS evreninde Art3mis’ten bile ünlü olduğunu söyler. Filmde bahsedilmez.
  • Kitapta Aech’in Basement isminde, VIP konukların girebildiği, gelişmiş bir chat room’u vardır. Filmde Aech'in geniş ve yüksek teknolojili bir atölyesi vardır.
  • Kitapta Aech’in avatarı koyu saçlı gözlü geniş omuzlu uzun bir Kafkasyalı erkektir. Filmde iri, kel bir yarı insan yarı robottur.
  • I-r0k kitapta Aech’in Basement’ında takılanlardan VIP konuklardan biridir. Filmde Sorrento’nun adamıdır.
  • Kitapta OASIS eşit yirmi yedi küp şeklinde bölümlere ayrılır, bunların içinde yüzlerce farklı gezegen barındırır. Haritada bu küpler 80’lerin zeka küpü şeklinde görünür. Filmde ise zeka küpü, Wade birinci anahtarı kazandıktan sonra satın aldığı silahlardan biridir.
  • Kitapta OASIS'e kayıt olmak için 25 cent gerekir. Filmde bu yoktur. Filmde 25 cent Morrow’un gelecek yıllarda Wade ve arkadaşlarından danışmanlık hizmeti karşılığında alacağı maaştır.
  • Kitapta Morrow gri saçlı ve uzun sakallıdır, Einstein ve Santa Claus’a benzer. Filmde daha moderndir, sakalı yoktur.
  • Kitapta Sorrento’nun avatarı kendisi gibi sarı saçlı, kahverengi gözlü, şahin burunlu bir tip şeklinde tasvir edilir. Filmde avatarı kahverengi saçlıdır.
  • Kitapta Sorrento Wade'le iletişime geçip IOI için çalışmasını teklif ettiğinde, Wade tek şartla seni kovarlarsa gelirim blöfünü yapar, IOI kurulu bunu gerçekten kabul eder. Filmde de Wade bu çıkışı yapar ama kurulun kabul ettiğine dair bir sahne yoktur.
  • Filmde Wade Sorrento’nun evi patlatacağını öğrenir öğrenmez eve koşar, o eve varmak üzereyken patlama olur. Kitapta öğrendikten sonra kalakalır, hareket edemez.
  • Kitapta birinci anahtarı ele geçiren IOI, anahtarın çevresine koruma kalkanı koyar, filmde son anahtardan sonra bunu yaparlar.
  • Kitapta en yüksek puanı alan 5'li kendi aralarında konuşurken birlikte çalışma lafı geçince Daito ve Shoto buna yanaşmaz. Filmde böyle bir itiraz olmaz, 5'i birlikte mücadele eder.
  • Kitapta Og’un avatarı gri sakallı bir büyücüdür ve kitabın ortalarında avatarından bahsedilir. Filmde ise Og'un avatarı en sonda meydana çıkar. Anorak'ın OASIS'le ilgili referanslarının ve anılarının kayıtlı olduğu hafıza odalarının küratörüdür. Kahverengi saçlı, modern bir adamdır.
  • Filmde Wade ve Artemis dans pistinde IOI’nin saldırısına uğradığında kendi kendilerini kurtarır. Kitapta geldikleri yer Og'un partisidir, dans pistindeki saldırıdan onları Og kurtarır.
  • Kitapta Wade patlamadan sonra kaçıp yerleştiği dairede, her yöne giden koşu bandını ilk olarak kullanmaya başlar. Filmde ise en başta yaşadığı konteynerde bu teknoloji vardır.
  • Filmde Aech ile Wade, Artemis aralarına katıldıktan sonra arkadaşlıklarına normal devam ederken kitapta tamamen uzaklaşırlar.
  • Kitapta Wade IOI gelip onu tutuklamadan hemen önce, ikinci anahtarı bulduktan sonra diğer çocuklara mesaj atarak onları ortak çalışmaya davet eder. Filmde ise Artemis Wade'i kaçırdıktan sonra peşlerine düşen IOI'den Wade'i korumaya çalışan Artemis diğerlerine mesaj atarak Wade'e yardım etmelerini ister.
  • Kitapta Wade IOI tarafından Plaza’ya götürülürken yolda gerçek dünyanın geldiği durumu gözlemler, aylar sonra ilk kez dışarıya bakmaktadır. Evsizlik, sokakta yaşayan insanlar artmıştır. Atmosfer daha da karanlık bir hal almıştır. Filmde genel olarak gerçek dünyanın durumu pek gösterilmez.
  • Kitapta Artemis'in avatarına çok benzediği söylenir. Filmde benzemez.
  • Kitapta Sorrento, son kapıya geldiklerinde Artemis'i ve Shoto’yu gerçek hayatta öldürme planları yapar. Wade onların gerçek kimliklerine ulaşıp erkenden uyararak onları kurtarır. Filmde böyle bir şey yoktur.
  • Kitapta Artemis gerçekte Kanada'da yaşar. Og'un daveti üzerine Amerika'ya gelir. Filmde Wade'le çok yakın yerlerde yaşarlar.
  • Kitapta Shoto, son savaş sahnesinde Daito'nun intikamını almak için Sorrento'nun avatarına saldırır, daha sonra onun tarafından öldürülür, game over yazısını görür. Filmde böyle bir şey yoktur.
  • Filmde son kapıyı açınca Wade bir hazine odasına girer, sonra Anorak'ın şaşırtmacalı hamlesine doğru tepkiyi verince etraflarındaki dekor değişerek Halliday’in odasına dönüşür. Kitapta bu yoktur, direkt Halliday'in odasına girerler.
  • Kitapta Sadakat Merkezi'ndeki hücreleri daha farklı tasvir edilir. İçinde yatak bulunan, mahkumların hem yaşayıp hem çalıştığı küçük birer alandır. Filmde sadece çalıştıkları, telefon kulübesi büyüklüğünde, kilitli bir yerdir.
  • Kitapta Ogden Morrow'un gerçek karakteri filmin sonunda, yumurtayı kazandıktan sonra meydana çıkar. Filmde Üçüncü kapı için 5'liyi evine davet ettiğinde ilk olarak onu görürler.