La La Land, 2016 yapımı bir müzikal romantik komedi-drama filmi. Damien Chazelle yönetmenliğinde çekilen filmin başrollerinde Ryan Gosling ve Emma Stone oynar. Film Los Angeles’ta geçer, ismi buradan gelir. Oyuncu olmayı hayal edip sürekli olarak seçmelere katılan, hukuk eğitimini hayalleri için yarım bırakmış bir oyuncunun (Mia) ve caz tutkusuyla popüler kültüre karşı durmaya çalışan, bu nedenle bir türlü para kazanamayan bir piyanistin (Sebastian) yolu tesadüfen 2 kere kesişir.
Üçüncü karşılaşmalarında birbirlerine karşı hissettikleri antipatiyi müzikal bir sahneyle dile getirirler, bu sahne aynı zamanda onların ilk olarak yakınlaştıkları sahnedir.
Daha sonra olaylar tahmin edeceğiniz yönde gelişecektir. Bir aşk hikayesi olmanın yanında, gerçekçi bir hikayedir de. Ayakları yere basan bir gidişatı vardır, mutlu değil hazin sonla biter.
89. Oscar Ödül Töreni’nde 14 adaylıkla yarışacaklar. Bu da rekor bir sayı. Tarihte yalnızca Titanic (1997) ve All About Eve (1950) filmleri bu kadar adaylık elde edebildş. Bu senenin en güçlü adaylarından biri.
Fences ile birlikte, bu sene En İyi Filmler kategorisinde aday gösterilen en farklı iki filmden bir. Farkları anlatım şekillerinden kaynaklanıyor. Bir oyun uyarlaması olan Fences’ten sonra, bir müzikal film olan La La Land’de izleyiciye farklı bir anlatım sunuyor. Açıkçası Fences’ten bir adım önde olduğunu düşünüyorum. Basit ve gerçekçi bir hikayeyi, masalsı başlayıp dramatik biten bir şemayla anlatmışlar. Başta “müzikal” ifadesi nedeniyle önyargılı olduğum halde, filmi gözümü kırpmadan izledim.
Müzikal öğelerin seyirciyi biraz korkuttuğu doğru. Canlı izledikleri zaman çok keyif alacakları bir performansı, beyaz perdede izlemeyi donuk bulan seyircilerin sayısı az değil. Bu bağlamda, Sebastian’ın caz hakkında Mia’ya söyledikleri, aslında yönetmenin müzikal hakkında izleyiciye söylemek istediklerini temsil ediyor desek yanlış olmaz. Sebastian, insanların ne düşündüğünü boşverip gerçek müziğin hakkını vermeyi önemseyen bir müzisyen. Bu nedenle seçtiği yol alışılmışın dışında, popüler kültürün kabul edemeyeceği bir yol. Chazelle, müzikal öğeler olmadan da son derece ilgi çekici olabilecek bir filmi müzikal öğelerle birlikte çekiyorsa, o da karakteri Sebastian’ın yolundan gidiyor, risk alıyor demektir.
Filmde iki boyutlu bir sanatsal başarı anlayışından bahsetmek mümkün. Birinci boyut, filmin yarattığı dünyada, film karakterlerinin sanat performanslarıyla en sonunda elde ettikleri başarı; ikinci boyut da yönetmenin bu sıra dışı filmle elde ettiği başarı. Hem filmin dünyasındaki, hem de gerçek dünyadaki bu iki başarı izleyiciye ilham veren türden. Bu filmin çok fazla ilgi toplamasının nedenlerinden bir tanesi bu.
Tüm oyuncuların performansları izlenmeye değer. Ryan Gosling’in restoranda, parçayı kendisinin çaldığını söyleyelim. Haftada altı gün, günde iki saat çalışarak öğreniyor. Rol arkadaşı John Legend, bir söyleşide bu kadar hızlı öğrendiği için Gosling’i kıskandığını itiraf ediyor.
Filmin son sahnesi, herhalde yıllar sonra da hatırlayacağımız en can alıcı sahne. Sonlara doğru Mia’nın başka bir adamla evlenip çocuk yaptığını görüyoruz ve bu sevimli aşk hikayesinde, birden pat diye böyle bir şeyle karşılaşmak kalbimizi parçalıyor. Derken bu ani dramanın izleyiciye çok ağır geldiğini anlayan yönetmen, Mia’nın Sebastian’la evlenip çocuk yaptığı alternatif bir gerçekliği izleyiciye sunuyor. Bu gerçeklikte Sebastian hayallerinden vazgeçmiş, Seb’s caz kulübünü açamamış, Mia başarılı bir oyuncu olmuş.
Hikayeyi böyle hatırlamak isteyen hatırlayabilir elbette. Ama bu alternatifin gerçekten mutlu bir son olduğunu kim iddia edebilir? Hayatı boyunca peşinden koştuğu hayallerden aşk için vazgeçmek mutlu bir son mudur? Yönetmen, sunduğu alternatif gerçekle izleyiciye bunları sorgulatıp, bir bakıma izleyicinin de onayını alarak dramatik sona geri dönüyor. İlk başta çok ağır gelen bu ayrılık, mantık süzgecinden geçirdiğimizde daha makul geliyor. Yönetmen bunu desteklercesine Mia ve Sebastian’ın dudaklarına son bir gülücük konduruyor ve bunun dramatik ama mutlu bir hikaye olduğunu izleyiciye gösteriyor.
Bu son sahne sayesinde film, izleyicide unutulmaz bir etki bırakıyor. Filmin başarısının bir diğer sebebi de bu.
İzlemeniz şiddetle tavsiyedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder