10 Mart 2018 Cumartesi

Çizgi Romandan Filme: Blue is the Warmest Color

1985 doğumlu Fransız yazar Julie Maroh'un 2010'da orijinal olarak Fransızca Le bleu est une couleur chaude ismiyle yayınlanan eşcinsel, romantik temalı çizgi romanıdır. Tunus doğumlu yönetmen Abdellatif Kechiche çizgi romanı okuduktan sonra aklındaki başka bir film projesiyle birleştirerek 2013 yılında serbest bir şekilde sinemaya uyarlar. Filmin Fransızca ismi La vie d'Adèle - Chapitre 1 et 2 olarak çıkar; Adèle'in Hayatı - Bölüm 1 ve 2. Çizgi romanın sonundaki dramatik bölüm filmde yer almaz. Ayrıca Kechiche, Adèle'in hayatıyla ilgili devam filmi çekebileceğini, bu nedenle filme Bölüm 1 ve 2 alt başlığını eklediğini söyler. Film 2013 yılında Cannes Film Festivali'nde Palme d'Or ödülünü alır.

3 saatlik bu uzun film 15 yaşındaki Adèle ve ondan birkaç yaş daha büyük olan Emma'nın romantik ilişkisini anlatır. Fazla aksiyon yoktur. Karakterlerin ilişkilerinde dönüm noktası oluşturan anları, belgesel tadında detaylı bir şekilde uzun uzun gösterir. Adèle ile Thomas'ın otobüsteki flört sahnesi, Adèle ve Emma'nın tüm sahneleri, Emma'nın arkadaşlarının geldiği günkü tüm sahneler, Adèle'in edebiyat sınıfındaki dersleri, tamamı tüm detaylar ve gerçekliğiyle anlatılır. Filmin merkezindeki Adèle karakteri her sahnede yer alır. Adèle'in hayatı, yüz hizasındaki yakın çekimlerle, makyajsız biçimde, diyaloglar arasındaki tüm sessizlikleri de içerecek biçimde gerçekçi anlatılır. Sette doğallık kaygısıyla makyöz bulundurulmaz, oyuncuların makyaj yapmasına çoğunlukla izin verilmez. Ayrıca oyuncular tamamen repliklere bağlı değildir. Repliklerini bir kez okuduktan sonra sahneleri çekmeye başlarlar. Doğaçlamalarla daha doğal diyaloglar oluştururlar.
"I don't want it to look like life, I want it to actually be life. Real moments of life, that's what I'm after."
Sahne dışında da kameralar oyuncuların doğal hallerini çekmeye devam eder. Kamera arkası görüntülerden birçok kare filme eklenir.  Setteki gerçekliği daha iyi hissetmek için çizgi romanda Clementine olan karakterin ismi, oyuncunun gerçek ismine "Adèle" çevrilir. Kechiche, Arapçada "adil, adalet" anlamına gelen bu ismi sevdiği için değişikliği destekler. Filmde Emma ile Adèle arasında geçen bir diyaloğa ismin bu anlamı eklenir. Adèle Exarchopoulo, Yunan kökenlerine sahiptir, bir sahnede "yunan döneri" ile buna da atıf yapılır. Karakterlerin gerçek hayatından bir şeyleri diyaloglara, sahnelere yedirerek filmin doğallığını artırmayı destekler.

Abdellatif Kechiche realist film çekme kaygısıyla birçok sahnede oyunculara defalarca kez tekrar yaptırır. Oyuncuların daha gerçekçi tepkiler vermeleri için sınırlarını zorlar. Léa Seydoux, bir seks sahnesini 10 günde çektiklerini, çıplak ve üşümüş bir şekilde defalarca tekrarlamak zorunda kaldıklarını söyler. "Çoğu insan onun istediği şeylere istemeye cüret bile edemez, ayrıca çoğu insan daha naziktir" der. "Bir fahişe gibi hissettiğini" ekler. Adèle Exarchopoulos da ayrılık sahnelerinde Kechiche'in Seydoux'dan gerçekten kendisine vurmasını istediğini, bu sahnenin de defalarca tekrarlandığını, gerçekten ağladığını, vücudunda cam kırığından kaynaklanan yaralar açılmasına rağmen sahneyi durdurmadığını söyler. Her iki başrol oyuncusu da bir daha fırsat çıksa Kechiche'le çalışmayacaklarını ifade eder. Film henüz yayınlanmadan önce bu röportajlardan haberdar olan Kechiche alınır, küçük düşürüldüğünü söyler ve filmi çıkarmamayı düşünür. Sonra Adèle Exarchopoulos'un adım atmasıyla aralarındaki tatsızlık ortadan kalkar, film yayınlanır ve ödül alırlar.

Her ne kadar olumsuz bitse de, her iki oyuncu da Kechiche ile çalışmaya başladıklarında heyecanlıdır. Kechiche toplumsal konuları, özellikle sınıf konusunu filmlerinde işlemeyi seven Tunus asıllı Fransız bir yönetmen olarak, Léa Seydoux'yu etrafında olup biten her şeyin farkında, belli bir duruşu olan, kendisiyle benzer bakış açısına sahip şeklinde tanımlar. Uluslar arası bir oyuncu olduğu için üst sınıfı temsil eden Emma karakteri için uygun olduğunu düşünür. Ayrıca oyuncunun Arap ruhu taşıdığını, görünüşünde veya duruşunda birtakım Arap özellikleri olduğunu söyler. Léa Seydoux ile filmin çekimleri başlamadan bir sene önce anlaşır. Seydoux, Emma rolüne hazırlanmak için birtakım kurslar alır. Ayrıca Kechiche, sanat bölümünün derslerine katılarak oradaki lezbiyen bireylerin davranışlarını gözlemesini tavsiye eder. Maskülen tavırları öğrenmesi için onu Marlon Brando ve James Dean izlemeye yönlendirir. Şahane bir performans çıkarır. Maskülen tavırları ve flörtöz halleriyle Emma'nın duygularını yansıtır. Çizgi romandakinden daha maskülendir. 1993 doğumlu genç oyuncu Adèle Exarchopoulo'yla bir gün birlikte bir pastaneye giren Kechiche, Adèle'in limonlu tartı yeme şeklini görünce, aradığı oyuncuyu bulduğunu düşünür. Yakın çekimlerin bolca gösterildiği romantik bir filmde ağız önemli bir öğe olacaktır, Adèle'in canlı bir şekilde yemek yemesi, onun aradığı karakter olduğunu düşünmesine neden olur.
  
Filmin en sansasyonel sahnelerinde Seydoux gerçekten seks yapmayı kabul etmez. Bu sahnelerle ilgili üç görüş vardır. Kimileri seks sahnelerinin uzunluğu ve detayı nedeniyle filmi eleştirirken, kimileri filmdeki aşk hikayesinin gerçekçi tasviri için yerinde olduğunu söyler. Çizgi romanın yazarının da dahil olduğu üçüncü bakış açısına göre, film seks sahnelerinde gerçekçi lezbiyen ilişkiyi yansıtmakta başarılı değildir. Film uyarlamasını destekleyen ve orijinalliği nedeniyle Abdellatif Kechiche'i öven çizgi roman yazarı Julie Maroh, sette hiçbir lezbiyen olmadığını, sahnelerin inandırıcı olmadığını söyler. Bir eşcinsel hikayesinden çok bir sınıf hikayesine odaklanan Kechiche'in konuyla ilgili şu açıklamayı yapar:
"Do I need to be a woman, and a lesbian, to talk about love between women? We're talking about love here – it's absolute, it's cosmic. I've had testimonies from a number of women – including one who's lived with a woman for 15 years or more, and said that the film revitalised her sex life with her partner."
Kechiche çizgi romandaki "eşcinsellik ve homofobikler" konusunu "eşcinsellik ve toplumsal sınıf" eksenine taşır. Çizgi romanda Emma ve Clementine, Clementine'in ailesinin evinde yakalanınca ailenin homofobisi nedeniyle evden kovulurlar. Bu sahne çekilse de filme eklenmez. Yönetmen filmdeki çiftin ayrılığının sebebini çizgi romandaki gibi toplumsal baskı olarak göstermez; ikisinin ayrılma nedeni sınıfsal farklılıklarıdır.
"Emma  belongs to an elite: intellectual, artistic. Each of my heroines is confined to her social  class. The difficulties  they have with their  relationship, that  which causes them  to  break   up  and ultimately  what  the  film  is  about,  the  block in their  relationship that  finally causes the  rupture, is their  social  difference, since   it  generates a difference in  their  personal  aspirations.  It’s not  at all their  homosexuality, which would  be  more  or  less tolerated, or  understood, by the world around them."
İnsanların günümüz dünyasında eşcinselliği tolere edebileceğini, ama sınıfsal farklılıklar nedeniyle insanların arasındaki uçurumun kapanmayacağını iddia eder. Homofobiyi eleştiren romantik bir eşcinsel hikayesini toplumsal sınıfı eleştiren bir eşcinsel hikayeye dönüştürür. Hatta karakterlerin eşcinsel olması yönetmen için neredeyse bir "tesadüftür", kritik bir öneme sahip değildir.

Kitapla Film Arasındaki Farklar

  • Kitap yetişkin Emma'nın otobüse binmesiyle başlarken film genç Adèle'in otobüse binmesiyle başlar. Kitapta genç karakterleri 10 yıl sonra trajik bir olay bekler, filmde bu son kısım kaldırıldığı için Emma'ya yer verilmez ama kitaba atıfta bulunmak için otobüs sahnesi tutulur. 
  • Kitapta Thomas ile ilk gecesini geçiren Clementine kendini kötü hisseder, gece 3'te Thomas'ı terk ederek evine gider. Filmde Thomas böyle bir hezeyana uğramaz.
  • Kitapta Emma ile Clementine'in ailesi spagetti yerken filmde spagetti birçok sahnede kullanılır. Adèle ailesiyle birlikteyken; Emma Adèle'in ailesiyle tanıştığında, Adèle Emma'nın arkadaşlarıyla tanıştığında. Karakterlerin doğallığını yansıtmak için yemek sahneleri birçok kez uzun uzun gösterilir.
  • Kitapta ana karakterin adı Clementine iken filmde Adèle'dir. 
  • Kitapta Clementine lezbiyen bara gittiğinde çilekli soda söyler, filmde ise Bulldog bira söyler. 
  • Filmde Adèle bara girdiğinde bir kadın kendisine asılır, Emma gelip kuzeni olduğunu söyleyerek Adèle'i bu durumdan kurtarır. Kitapta böyle bir şey olmaz. 
  • Kitapta Clementine'in arkadaşları Emma'yı okulun kapısında gördüklerinde onu küçümserler ve dalga geçerler. Filmde ilk başta kimse tepki vermez. Daha sonra Adèle'in onunla arkadaş olduğunu öğrendiklerinde Adèle'in üzerine giderler. 
  • Kitapta Emma'nın sanat bölümünde okuduğu söylense de sanatsal faaliyetlerinin bahsi geçmez. Filmde Emma'nın ait olduğu sınıfı vurgulamak ve o sınıfın uğraşlarını, ilgi alanlarını göstermek adına birçok sahne eklenir. Emma Adèle'in resmini çizer. Birlikte Sartre'dan bahsederler. Emma'nın arkadaşları geldiğinde orgazmın kadın ve erkek arasındaki algılanışı, Schiele mi Klimt mi gibi Adèle'in katılamadığı tartışmalar geçer. Muhabbet dışında kalan Adèle yemek servis etme bahanesiyle ortamdan uzaklaşmaya çalışır. Kendisiyle makarna üzerinden muhabbet açan Arap asıllı Samir ile biraz sohbet eder.  Bu arada Emma aynı ortamda galeri sahibi Lisa ile yakınlaşır. İlk kez birbirlerinden farklı olduklarını hissettikleri nokta burasıdır. 
  • Kitapta yetişkin olduklarında da Clementine ve Valentin'in arkadaşlıkları devam eder, filmde Valentin ileriki yıllarda gösterilmez. 
  • Kitapta Emma başlarda Clementine'e mesafeli davranır. Geçici bir heves olduğunu, Clementine'in lezbiyen olmadığını, ileride bir erkekle beraber olup kendisini bırakacağından korktuğunu, bu nedenle yakınlaşmadığını söyler. Filmde bu detay yer almaz, doğrudan yakınlaşırlar. Kitabın "lezbiyen detaylarından" biri filmde törpülenir.
  • Kitapta Clementine, televizyondan izlediği Pride yürüyüşü sayesinde Emma'nın sevgilisine ulaşır, o sayede Emma'ya ulaşır. Filmde ikisi birlikte Pride yürüyüşüne katılırlar. 
  • Kitapta ilk olarak Clementine'in ailesiyle tanışırken filmde tam tersidir. Önce Emma'nın özgür ve üst sınıfa ait ailesiyle tanışırlar, daha sonra Adèle'in orta sınıf ailesiyle tanışırlar. 
  • Kitapta Clementine'in mesleğinden bahsedilmez. Filmde hayalinin anaokulu öğretmenliği olduğunu söyler. Bu ilk başta Emma'nın ailesi tarafından yetersiz görülür. Daha sonra Emma gerçekten istediği bir şey yapması gerektiğini, örneğin yazması gerektiğini söyler. Kendi sanat çevresinin yanında sönük kaldığı için ve arkadaşlarının geldiği akşam muhabbete katılamadığı için Adèle'i üst sınıfa taşımaya çalışır. 
  • Kitapta Clementine'in ailesi ikisini basar, evden kovarlar. Filmde bu sahne çıkarılmıştır. Doğrudan Emma'nın sarı saçlı olduğu ileriki yıllara geçiş yapılır. 
  • Kitapta Clementine Emma'yı birkaç kez aldattığını söylese de kimle olduğunu bilmeyiz. Filmde iş arkadaşıyla aldatır. 
  • Kitapta Emma ayrıldıktan sonra kimseyle birlikte olmaz, filmde Lise ile birliktedir. 
  • Kitapta Valentin Clementine'in çok kötü durumda olduğunu Emma'ya söyleyerek onları buluşturur, filmde Valentin yoktur, ikisi yıllar sonra bir kafede buluşur. 
  • Kitapta buluşmadan sonra tekrar bir araya gelirler ve Clemetine hastaneye kaldırılarak kısa bir süre sonra ölür. Filmde buluştuktan sonra hiçbir şey değişmez, ayrı kalmaya devam ederler, Emma Lise ile birliktedir. Bir süre sonra Emma'nın sergisine gider, ikisini birlikte görüp biraz konuşur, ilgi göremeyince sessizce sergiden ayrılarak Emma'nın hayatından tamamen çıkar. 

12 yorum:

deeptone dedi ki...

bu filmi çok severim yaaa zaten fransız sinemasını çook severiiim :)

Kitaptan Filme dedi ki...

deeptone,
Filme puanim 5 uzerinden 3, seydoux ve adele'in hatrina :) fransiz sinemasini severiz.

deeptone dedi ki...

peppermint soda ve water lillies aklında olsun, ikisi de fransız filmi :)

Kitaptan Filme dedi ki...

Izlemedim bunlari, bakayim merak ettim :)

deeptone dedi ki...

yanda ada filmleri diyoo, süreyya duru nun ada filmi de fena diil. filmi galiba geçen yaz izledim netten sonra da heybelide çekildiği eve gittim buldum :)

Kitaptan Filme dedi ki...

Ada filminin afisi efsaneymis yalniz! Patti Smith okur musun? Bence cok seversin.

deeptone dedi ki...

bi kitabını okudumdu ivit kendisini severim tabikideee :)

Kitaptan Filme dedi ki...

Nasil bildim :) o da boyle izledigi okudugu seylerin izini surmeyi pek sever, gider hikayenin gectigi mekanda fotograflar ceker.

deeptone dedi ki...

ay ivit çok yapıyom böyle şeysileri. şarkılarda daaa yapıyom. romanlarda filmlerde de ivit ivit. tatlı bişi bu yaaa :)

Kitaptan Filme dedi ki...

Dimi :) metinler arasi yolculuklar, boyle baglantilar pek keyifli oluyor gercekten.

YILDIZ dedi ki...

Merhabaaa. Deep'in yazısı üzerine geldim. Güzel paylaşımlarda buluşmak dileğiyle. Sevgiler :))

Kitaptan Filme dedi ki...

Merhaba Yıldız, hoş geldin :)