31 Mayıs 2018 Perşembe

Kitaptan Filme: Amadeus

Wolfgang Amadeus Mozart'ın (1756 – 1791) hayatını, Salieri'nin kendisiyle olan rekabetini kurgusal biçimde ele alan, ilk olarak 1979 yılında London National Theatre'da oynanan, İngiliz oyun yazarı Peter Shaffer'ın (1926 – 2016) yazdığı tiyatro oyunudur. Geçtiğimiz haftalarda ölüm haberini aldığımız, Çek Yeni Dalga akımının önde gelen isimlerinden Amerikalı Çek yönetmen Miloš Forman tarafından 1984 yılında sinemaya uyarlanır. Forman ve Peter Shaffer, oyunu sinema senaryosuna uyarlamak için birlikte dört ay çalışırlar. Film 1985 Akademi Ödülleri'nde, 11 ödüle aday olarak bunların sekizini kazanır. Hatta tarihte az görünür şekilde, En İyi Erkek Oyuncu ödülüne filmden 2 oyuncu birden aday olur. Salieri rolündeki F. Murray Abraham, kurgu içerisindeki rekabeti kaybetse de Oscar'ı hakkıyla almayı başarır.

Gerçek hayatta Mozart, 1773 yılında Salzburg'da saray müzisyeni olarak kariyerine başlar, burada geniş bir arkadaş çevresi edinir ancak bununla yetinmeyip 1781 yılında Viyana'ya giderek II. Joseph'le tanışır ve  müzisyen babası Leopold Mozart'ın itirazlarına rağmen burada çalışmayı tercih ederek Die Entführung aus dem Serail eseri ile güzel bir tanınırlık kazanır. 1782 yılında babası onaylamamasına rağmen Constanze ile evlenir, altı çocuk yaparlar, iki tanesi hayatta kalır. Aniden elde ettikleri gelir ve tanınırlıkla savurgan bir yaşam sürmeye başlayan Mozart çifti kısa sürede maddi sıkıntılarla yüzleşir. 1784 yılında Masonlar birliğine katılarak buradaki ilişkileri sayesinde konumunu yükseltir. 1786 yılında Figaro'nun Düğünü'nü besteleyerek Viyana'da tekrar başarı yakalar. Babası 1787'de vefat eder. 1780'lerin sonuna doğru, devam eden Avusturya Osmanlı savaşı nedeniyle ortaya çıkan fakirlikten aristokratlar da nasibini alır ve müziğe verdikleri maddi desteği azaltırlar, bu dönemde Mozart'ın geliri büyük ölçüde daralır. Bu yıllarda Sihirli Flüt operasıyla tekrar büyük bir başarı yakalar. Son yıllarında Requiem Mass ile meşgul olur ancak bitirmeye vakti olmaz, 1791 yılında 35 yaşındayken ölür. Viyana'da dönemin geleneklerine uygun şekilde, cenazesine çok fazla katılımcı olmaz. Salieri sınırlı sayıdaki katılımcılardan biridir. Tanınırlığı öldükten sonra da artarak devam eder. Latin Katolik Kilisesi mensubu Mozart hayatı boyunca kiliseye samimi bir katılım sürdürür. Bilardo ve dans etmeyi sever. Şık giyime önem verir. Beethoven kendisini hayranlıkla takip edenlerden biridir. Birkaç cılız kaynağa göre tiz ve ilginç bir gülüş şekli vardır.

Mozart ile oyunun başrolündeki Salieri arasında gerçek hayatta filmde önerildiği gibi bariz bir rekabet ve düşmanlık olduğuna dair bir kaynak yoktur. 1780'li yıllarda, Mozart Viyana'da yükselmeye çalışırken babası Leopold Mozart ile yazışır, bu mektuplarda genel olarak bir Alman bestecinin saraydaki İtalyan operacılar nedeniyle tutunma olasılığının düşük olduğuna dair serzenişler vardır, bahsi geçen İtalyan operacıların en önde gelen ismi Antonio Salieri'dir (1750 –  1825). 1774 - 1792 yılları arasında Viyana'da İtalyanca operaların yöneticiliğini yapan, üç dilde opera yazan, 1788 - 1824 yılları arasında Avusturya'da Kapellmeister unvanını taşıyan Salieri haliyle Avusturya'da opera denince sarayın aklına gelen ilk isimdir ve hoş İtalyan opera ortamını bozmaya gelen Alman ekolünün karşısında duran en güçlü figürlerden biridir. Mozart öldükten sonra iki ekol arasındaki rekabeti bilen insanlar çeşitli söylentiler yaymaya başlar, Mozart'ı aslında Salieri'nin zehirleyerek öldüğü iddiaları ortaya atılır. Kimileri de bu rekabetin, her iki bestecinin de Württemberg Prensesi Elisabeth'in müzik öğretmenliğine talip olmasından, Salieri'nin görevi kapmasından kaynaklandığını iddia eder. Bu dedikodular popüler kültürü epey oyalayacaktır. Salieri, 1825 yılında öldüğünde Aleksandr Puşkin, Mozart ve Salieri (1831) isminde bir oyun yazacaktır ve oyunu kıskançlık ve günah temalarının üzerine kuracaktır.

Peter Shaffer, Puşkin'in oyunundan ilham alarak 1979 yılında Amadeus'u yazar. Oyunda Mozart'ın hayatından birçok gerçek kesit kullanılmasına rağmen, büyük ölçüde kurgudur. O da tıpkı Puşkin gibi, oyunun merkezine kıskançlık temasını yerleştirir. Başrole Salieri'yi oturtur, Mozart'ı Salieri'nin gözlerinden izleyiciye aktarır. Birkaç cılız kaynağın onayladığı Mozart'ın tuhaf gülüşünü oyuna serpiştirir. İmparator karşısında Mozart'a karikatürize bir görgüsüzlük ceketi giydirerek bir bakıma İtalyan - Alman ekolü rekabetinde İtalyanların Almanları nasıl gördüğünü Salieri'nin gözlerinden izleyiciye gösterir. Mozart'ı dahi, yenilikçi, yetenekli olarak tasvir eder. Bunların yanında Salieri'nin öznel görüşlerinin de bulaşmasıyla görgüsüz, edepsiz, uyumsuz, narsist, savurgan olarak yansıtır.

Miloš Forman yönetmenliğindeki film uyarlaması da Mozart'ın tüm bu pozitif ve negatif yönlerini olduğu gibi alıp ekrana aktaracaktır. Peter Shaffer'la oturup filmi uyarlarken, oyuna ekstra karakterler ve Mozart'a ekstra sahneler ekleyerek filme derinlik ve boyut katarlar. Örneğin, oyundaki 2 laf taşıyıcının yerini filmde genç bir hizmetçi kız alır, bu sinemanın gerçekliğine daha çok uyum sağlar. Constanze'nin görgüsüzlüğünü ve Mozart ailesine olan uyumsuzluğunu vurgulamak için tuhaf ve absürd kaynana karakteri eklenir. Oyunda hiç adı geçmeyen Peder karakteri, Salieri'nin flashback'ini daha mantıklı bir temele oturtmak amacıyla yaratılır. Oyunda Mozart'ı tamamen Salieri'nin gözünden görürüz; filmde ise omniscient bakış açısının yerini biraz daha gözlemci bir bakış açısı alır ve bazı sahnelerde Salieri'nin etkisi olmadan Mozart'ı gözlemleme ve karakterini değerlendirme fırsatımız olur. Kariyerindeki ilk tanınırlığını Çek Yeni Dalga akımından izler taşıyan Loves of a Blonde filmiyle elde eden Forman, One Flew Over the Cuckoo's Nest'ten (1975) sonra Amadeus'la da birden çok Oscar ödülü almayı başarır.

Bu başarı, etkileyici ve ince çalışılmış dekorlardan tutun, gerçekçi ve inandırıcı oyunculuklara, başarılı uyarlama sürecine, uzun süren makyaj seanslarına; bunların oluşturduğu bütünün ahengine dayanır. F. Murray Abraham rolüne çalışmak için müzik notalarını okumayı öğrenir. Yaşlı halini oynaması gerektiği sahnelerde gününün 4.5 saatini makyaj masasında geçirir. İç çatışmalarını, dışarıya takındığı samimi ve aynı zamanda samimiyetsiz tavrı şahane bir şekilde izleyiciye aktarır. Tom Hulce altı ay boyunca günde altı saat çalışarak piyano çalmayı öğrenir ve piyano sahnelerinde gerçekten kendisi çalar. Meşhur gülüşü yaratmak için gerçek hayatta tanıdığı ancak kimliğini açıklamadığı bir yönetmenden ilham alır. Filmde doğal ışık kullanılır. Işığı yaymak için alet edevat kullanılsa da ampul gibi harici ışık kaynakları kullanılmaz. Elizabeth Berridge, Constanze'yi oynayacak asıl oyuncunun son anda ekipten çıkması sonucunda yedeklerden filme girer. Pek güzel olmasa da sevimli ve saf, minyon bir karakter yaratır. Hatta karakterin saflığı set sırasında kendisine de biraz bulaşır, Salieri'nin Nipples of Venus ikram ettiği sahneleri çekerken üst üste gerçekten 15 tane kurabiyeyi yiyerek mideyi bozar, sınırları zorlar.

Gerçek hayat, oyun ve filmin ortak olarak işlediği birkaç kesitten bahsetmek gerekirse: Joseph II'nin Marie Antionette ve Mozart ile ilgili olarak anlattığı anı gerçektir. İmparator'un Abduction from the Seraglio eseri için "çok fazla nota var" yorumu gerçektir. Katarina Cavalieri ile Salieri arasındaki ilişki gerçektir, oyunda da bu vardır. Filme Mozart ile ilişkisi var şeklinde yansıtılır.

KİTAPLA FİLM ARASINDAKİ FARKLAR

  • Oyunda yaşlı Salieri Mozart'ı öldürdüğünü itiraf edip jiletle intihar eder. Filmde yaşlı Salieri itiraf edip kendini öldürmeye çalışıyor ama başaramıyor, akıl hastanesine kaldırılıyor.
  • Filmde peder karakteri vardır. Salieri'den günah çıkarmasını ister. Oyunda böyle bir karakter yoktur.
    • Filmde Salieri'nin çocukluğundan, katı babasından bahsedilir. Tanrı'yla aralarında ilk kez o zamanlar iletişim kurmaya başladıkları söylenir. Oyunda çocukluğa dair bir şey yoktur.
    • Filmde Salieri küçük yaşta katı babası öldüğü için Tanrı'nın onun duyduğunu düşünür, bu iyiliğe karşılık bekaret yemini eder ve çeşitli yardım faaliyetlerinde bulunarak borcunu ödemeye çalışır. Hayatı boyunca hiçbir kadınla beraber olmaz, hayranlık duyduğu Cavalieri ile de fiziksel herhangi bir şey yaşamaz. Oyunda Salieri evlidir ve Cavalieri ile de ilişkileri vardır. 
    • Filmde İmparator ilk görüşmelerinde Mozart'ı kendisini küçük düşürdüğü gerekçesiyle azarlayarak odasından kovar. Oyunda böyle bir sert çıkış söz konusu değildir.
    • Filmde Almanca ulusal opera besteleme fikri ilk olarak İmparator'dan çıkar ve bunu tartışmaya açar. Daha sonra Mozart'ın ısrarlarıyla Almanca olmasına karar verilir. Oyunda bu doğrudan Mozart'in fikridir.
    • Katarina Cavalieri filmde Mozart'ı etkilemek ve operada rol kapmak için Türk modasına göre giyinip Salieri'nin ağzından Mozart'la ilgili bilgi almaya çalışır. Oyunda böyle bir şey yoktur.
      • Filmde Mozart'ın kaynanası vardır. Oyunda yoktur.
      • Filmde Constanze, Salieri'den iş istemek için Mozart'ın kopyalarını getirdiğinde ertesi güne bırakamayacağını, Mozart'ın haberi olmadığını söyler. Oyunda ertesi güne bırakmayı kabul eder.
      • Filmde Constanze soyunur, Salieri kapıcıyı çağırıp dışarı attırır. Oyunda soyunmaz, Salieri'yle oynaşırken sinirini bozar, Salieri Constanze'yi azarlayarak flört oyununa tahammül edemeyeceğini belli eder.
      • Filmde Salieri, özel ders vermesi için Mozart'ı tuhaf ve yeteneksiz bir genç kızın yanına gönderir. Oyunda böyle bir detay yoktur.
      • Filmde Leopold Amadeus oğlunun ve gelininin evine giderek onları yoklar. Oyunda evlerine gelmez. Öldükten sonra yıllarca Mozart'a Constanze'yi kötüleyen mektuplar gönderdiğini öğreniriz, Mozart bunları almadan Constanze yakar.
      • Filmde Mozart, Constanze ve Leopold birlikte bir maskeli eğlenceye katılırlar. Burada Leopold siyah bir kostüm giyer. Oyunda böyle bir şey yoktur.
      • Filmde katıldıkları eğlencede Mozart Salieri ile dalga geçer. Oyunda böyle bir şey yoktur.
      • Filmde Salieri Mozart'la ilgili bilgi sızdırmak için hizmetçi Lorl'u işe alır. Oyunda böyle bir karakter bulunmaz. Onun yerine laf taşıyan iki tane karakter vardır.
      • Filmde Mozart'ın bilardo sevgisinden çok bahsedilmez, sadece evlerindeki bilardo masasını görürüz. Oyunda Mozart'ın bilardoyu çok sevdiği ve en az müzik kadar iddialı olduğu belirtilir.
      • Filmde Mozart ailesi dışarı çıktığında, Salieri onların evine sızar ve Figaro ile ilgili çalışmalarını görür. Oyunda böyle bir şey yoktur.
      • Filmde Figaro'yu eve girerek kendisi öğrenir. Oyunda bunu dedikoduları yayan iki karakterden öğrenir.
      • Filmde Salieri'nin operasını dinleyen Mozart, böyle bir müziğin mümkün olduğunu bilmiyordum diyerek onu över. Oyunda böyle bir övgü yer almaz.
      • Filmde Constanze, doğrudan Mozart'a babasının öldüğü haberini verir. Oyunda Mozart'ın bu haberi nereden öğrendiğini bilmeyiz.
      • Filmde Salieri siyah kostümle Mozart'ı korkutur ve Requiem'i yazma görevini ona verir. Oyunda siyah maskeli bir adam olsa da bu kişi Salieri değildir.
      • Filmde Mozart'ın yazdığı ölüm ayinini, Mozart öldüğünde kendisi bestelemiş gibi yapmayı planlar. Oyunda böyle bir plan yoktur.
      • Oyunda Mozart masonlar birliğinin bir üyesi olarak maddi zorluklar yaşadığında onlardan borç alır. Bunu öğrenen Salieri, Mozart'ın tek destekçisi olan Masonları ona küstürmek için yeni yazdığı oyunda Mozart'ı Masonların ayinlerini deşifre etmeye teşvik eder. Filmde böyle bir şey yoktur.
      • Oyunda Salieri, Mozart'ın karşısına siyah kostümle çıkar, daha sonra Mozart'ın ölüm ayininden bir sayfayı kıskançlıktan yemeye başar ve maskesini atıp kimliğini açığa çıkarır. Filmde Mozart, siyah maskeli adamın Salieri olduğunu bilmez.
      • Filmde siyah maskeli adamı Constanze de görür, onun Mozart'tan beste koparmaya çalışan sahtekar bir oyuncu olduğunu iddia eder. Oyunda Constanze'nin maskeli adamla bire bir teması olmaz.
      • Filmde bir gösteri sırasında Mozart bayılır, Salieri alıp eve getirir, orada ölüm ayinini dikte ettirerek kağıda geçirir. Oyunda böyle bir şey yoktur.
      • Oyunda Constanze, Karl'ı doğurduktan kısa bir süre sonra evi terk eder. Filmde annesi onu evden alır, döndüklerinde Karl 4 yaşına gelmiştir.

      2 yorum:

      Sinan Acar dedi ki...

      İzlediğim en iyi filmlerden, etkisinden 2-3 gün çıkamamıştım.

      Kitaptan Filme dedi ki...

      Sinan ACAR,
      Oyununu okumadıysanız ondan da keyif alırsınız.
      Beni filmle ilgili en çok etkileyen şey F. Murray Abraham oldu. O kıskançlık hissini, mimikleri izlemekten çok keyif aldım. Onun dışında aklımda kalan pek bir şey olmadı, uzun olması da biraz sıktı.