İlk kitapta görevinin sonlarına doğru saçma sapan tavırlar sergilemeye başladığı için dünyaya geri gönderilen kahramanımız Leonid, bu kitapta karşımıza çevirmen olarak çıkıyor. Leonid'in söylediğine göre Marslılar artık Dünya'dan çekilmiş, sadece gözlemlemeye ve kolonileştirmeye odaklanmış durumda. Dünya'da Yeni Kültürü Yayma Grubu aracılığıyla kapitalist toplumu ufak ufak sosyalizme hazırlıyorlar. Leonid, önceki kitaptan hatırladığımız ex manitası, Menni'nin eski karısı Enno'nun, Mars'ta kapitalizmin son dönemini ele aldığı romanını Dünya diline çevirme görevini üstlenmiş.
Öncelikle hikaye tam olarak yazıldığı dönemde, yani 1900'lerin başında geçiyor. Mars'ta 1900'lerin başında artık gezegenin yarısı suymuş. Ama bu yeni bir şeymiş, Galileo döneminde teleskopla baksak su falan göremeyecekmişiz. 250 yıl önce Mühendis Menni denen adam bir çalışma başlatarak gezegenin su kaynaklarını artırmış. Gezegen geniş denizlerle ve okyanuslarla bölünmediği için genel olarak Marslılar arasına bir birlik ve bütünlük anlayışı hakimmiş. 1620 yılına gelindiğinde gezegendeki son bağımsız devlet, Taumasia Felix (Şanslı Mucizeler Ülkesi) yaşlı dük Aldo tarafından yönetilmektedir. Feodal Cumhuriyet Taumasia'ya savaş ilan ettiğinde Aldo fazla direnç gösteremez. Mirasçıcı Ormen Aldo Federal Cumhuriyet tarafından Merkezkent'te tutulur, ancak topraklarına el konulmaz. Politikaya dahil olmaksızın, toprak sahibi olmaya devam eder ve olanları bir kenardan izler. 20 sene süren çalışmasının sonunda ayaklanma için gerekli atmosferi yakalar. Ancak işler yolunda gitmez. Ormen'in ayaklanması beklediği gibi ses getirmez. Taumasia'da feodal düşünce tamamen ortadan kalkar. Geride Ormen'in mirasçıcısı, oğlu kalmıştır. Onun adı da Ormen olmasına rağmen aynı anlama gelen Menni ismiyle imza atar. Büyük bir mühendis olan Menni, bir iç deniz olan Güneş Gölü'nü yaratmıştır. Kendisinin ve ondan sonra gelen Netti'nin çalışmalarıyla gezenegene bugünkü kanallar, denizler kazandırılmıştır. "Çevirmenin notu" kısmından sonra Leonid susar, çevirisini okumaya koyuluruz.
1667 yılında Mühendis Menni, Aldo'nun yarattığı kanal projesini resmi bir toplantıyla kamuoyunun, büyük çıkar sahibi sanayi tröstlerinin, özel işletmelerin, bilginlerin, mühendislerin, politikacıların bilgisine sunar. Lybia'da bir iç deniz yaratılırsa bölgenin kurtarılacağı fikri tüm tarafları bir araya getirir, kanalı kabul ederler. Böylesine dev bir projenin maliyetini karşılasa karşılasa devlet karşılayabilecektir. Devlet iş masraflarını ve tahvilden doğacak faizleri ödemek için her yıl özel borç tahvili çıkaracak, proje tamamlandığında verimli toprakların satılması ve kiraya verilmesi yoluyla yavaş yavaş faizler ve tahvil ödenecektir. Menni, tüm projenin tek bir adam tarafından yönetilmesi gerektiğini savunur. Kamuoyu da, Dük Ormen Algo'nun oğlu olduğu için ona güven duyar ve destek verirler, böylelikle proje hayata konur. Bu sırada Menni, Nella ismideki kıza aşık olur. Sevip de kavuşamama hikayesi sıkıştırılır kurgunun başlarına. Dev inşaat projesi ilerleyedursun, devreye açgözlü işadamları ve politikacılar girer. Daha iyi koşullarda çalışmak isteyen işçi isyanları nedeniyle ortalık karışır. Mühendis Maro ile Mühendis Menni arasında bir gerilim yaşanır, bunun sonucunda Menni Maro'yu öldürür ve mahkeme süreci başlar. Menni avukat istemez, dik durur, pişman olmadığını söyler ve kendini savunmak için fazla çaba sarf etmez. Mahkemede 12-13 yaşında bir erkek çocuğunun elini tutan bir kadının sesi yükselir: Yavrum, kahramana iyi bak ve... unutma! Evet, Nella. Menni hapse girer. Aradan bir 12 yıl daha geçer. İşçi lideri Arri, gizli saklı yaptıkları toplantıda topluluğa şöyle seslenir: Kardeşler, konuşma yapmak üzere sözü oğlum, Mühendis Netti'ye vermeyi öneriyorum. Nella'nın üvey kardeşi, sonradan muhtemelen partneri Arri, yıllarca Menni'nin oğlu Netti'ye babalık yapmıştır. Netti de tıpkı Menni gibi iyi bir mühendis olmuştur. Yıllarca Menni'ye karşı bilenen işçilere farklı şeyler söyleyecektir Netti. Tüm yaşananların, aslında dinamit tröstünün işi olduğunu öne sürer. Daha düşük kalitede dinamitleri üç katı fiyatına satıp köşeyi dönmüştür dinamit lobisi. Bu esnada da işçi yaşamları yitirilmiştir. Yani olanların arkasında aslında büyük patron Menni değil, tröster vardır. Bir de proje müdürü gibi bir şey olan Feli Rao'nun proje süresince servetine servet kattığını kanıtlar. Menni'nin yönettiğini sandığı projeyi başkaları kirli emellerine alet etmiştir, Netti bunları bir bir ortaya çıkarır. Böylece dolandırıcılara karşı bir mücadele başlar. Olan biteni içeriden takip eden Menni bir gün Netti'yle tanışır. Onun teknik yönünü çok yeterli görür. 12 yıl önce geçen mahkeme sahnesini hatırladıklarında, baba oğul olduklarını keşfederler. Projenin başına Netti'yi getirir. Buradan itibaren, kitabın sonuna kadar çeşitli toplumsal, politik olaylar yaşanır. Menni ölür. Zafer kazanılır. Bir sürü de mesajlar verir yazarımız. Ama hepsini buraya taşıyacak gücüm yok açıkçası.
Öncelikle Menni'nin kafası işle dolu olduğu için evliliğini bitirmek zorunda kalan Enno'nun kitapta Nella gibi bir karakter yarattığı gözümüzden kaçmadı. Kendi yaşayamadıklarını Nella'yı aşırı drama boğarak okuruna hissettirmiş. Bunu yaparken yine Menni'yi övüp yine Menni'nin zekasını her şeyden üstte tutmuş. Menni çalışsın, vatanına faydası dokunsun da ben oğlumuzu az ötede tek başıma büyütürüm gibi bir cengaverliğe kalkışmış. Kadınlar bu kitapta da erkeklerin kafasını karıştırmasın diye köşesine çekilen, fedakar, edilgen canlılar olarak tasvir edilmiş. Kadınlar dedim ama kitapta tek kadın var muhtemelen. Tröstler, sanayi devleri, mühendisler full erkek.
Olayın Mars'ta geçtiği, jeolojik tasvirlerle sık sık hissettirilse de karakterlerin Marslı olduğuna neredeyse hiç değinilmemiş. İnsanlarla aralarında çok minik nüanslar var. Bunların hiçbiri fiziksel değil. Kültürel farklar. Bu bakımdan kitabı bir bilim kurgu gibi okumak asla mümkün olmuyor. Bitirdiğinizde 12 Eylül romanı okumuş gibi hissediyorsunuz. Sansür deseniz var, gizli toplantılar, işçi grevleri, ayaklanmalar. Hepsi mevcut. Uçan daire, yok. Hologramlarla iletişim, yok. Boğaza yapıştırınca söylediklerinizi her dile çeviren ultra gelişmiş google translate cihazı, yok. Bakınca G.O.R.A.'dan daha az bilim kurgu diyebiliriz.
İlk yarısı, Selvi Boylum Al Yazmalım'dan hallice bir aşk hikayesi ile bir şekilde akıyor. İkinci yarıda o da yok. Tamamen MÜCADELE DE MÜCADELE. Akmıyor. Mesajlar uçuşuyor havada. Kızıl Yıldız, türünün öncülerinden olduğu için tüm gülünçlüğüne rağmen okunası bir kitap, ancak Mühendis Menni pek öyle değil. Bilsem devam kitabı diye tuttumaz, tadında bırakırdım ben de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder