19 Haziran 2016 Pazar

Kitaptan Filme: Children of Men


P.D. James'in yazdığı distopik roman 1992'de İngiltere'de Faber and Faber yayınevi tarafından yayınlanır. Hikaye 2021'de geçer. 1994 yılında, yani kitabın dediği gibi Omega yılında dünya üzerindeki son çocuklar doğmuştur. 1995 yılından itibaren anlaşılamayan bir sebepten dolayı kadınlar kısır kalmıştır ve artık çocuk doğmamaktadır. Geleceklerinin olmadığını bilen insanlar dünyayı kaotik bir ortama çevirmişlerdir. Mükemmel sosyal analizler içerir.

Kitap 2006 yılında Alfonso Cuarón yönetmenliğinde sinemaya uyarlanır. Theo Faron rolünde Clive Owen, Julian rolünde ise Julianne Moore'u görürüz. Kitapta olmayan Jasper karakterini de Michael Caine oynar, ki filmdeki favori karakterim olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.

Öncelikle belirtelim, kitapla film arasında dağlar kadar fark var. Çoğu karakter eklenmemiş, bazı karakterlerin ismi aynı kalsa da rolleri değiştirilmiş, Jasper gibi ekleme karakterler var. Bunun da ötesinde hikayeler temel çizgileriyle aynı olmasına rağmen genel olarak olaylar birbirinden çok bağımsız.

Alfonso Cuarón'u Harry Potter ve Azkaban Tutsağı filminden biliyoruz ki, kitapları birebir uyarlamak gibi bir derdi yok. Şahsen Harry Potter'ı katlettiğini düşünmüştüm, iki sene sonra gelen Children of Men uyarlaması ile kendini bana fena halde affettirdi. İzlediğim en rahatsız edici filmlerden biri olduğunu söyleyebilirim.* Karşılaştırmam gerekirse, bence kitabı kitaptan daha iyi anlatan bir uyarlama olmuş.

Bildiğim kadarıyla kitabın Türkçe çevirisi yok. Ben İngilizcesinden okudum. Biraz yorucu bir kitap olduğunu kabul ediyorum. Çok fazla doğa tasviri var. Muhtemelen asıl aksiyonu merak edelim ve gerilelim diye bu kadar detaya girilmiş. Sonlara doğru bir parça koptum.

KİTAPTAN KISACA BAHSEDELİM

1995'te ortaya çıkan kısırlık nedeniyle insan nüfusu gittikçe azalır. Dünyanın her yerinde kaos hakimken İngiltere, yürüttüğü uyuşturma politikası sayesinde ülkedeki refahı korumayı başarmıştır. İnsanların gelecekleri olmadığını düşünüp kaosa sürüklenmesini önlemek için sıkı bir kontrol yürütülmektedir. Üreme çalışmaları bir yandan devam ederken, diğer taraftan suçlular ülkenin başka bir noktasına taşınarak huzurlu bir toplum görüntüsü yaratılmıştır.

Theo Faron'un karizmatik kuzeni Xan Lyppiatt, insanların politikaya olan ilgilerinin azalmasından faydalanarak kendini İngiltere'nin Koruyucusu ilan eder. Kendilerine Five Fishes adını veren beş kişilik karşıt görüşlü bir topluluk, Xan'ın despot ve tiran olduğunu düşünür ve Theo Faron'dan ona ulaşmak için yardım isterler. Theo Faron ile ilk teması kuran örgüt üyesi Julian'ın hamile olduğu ortaya çıktıktan sonra Theo onlara yardım etmek için kanunu ve kuzenini karşısına alır.

Örgütle birlikte kaçan Theo, hükümetin bebeği öğrenmemesi -öğrenirse bebeği anne ve babasından koparıp üzerinde testler yapacaktır- için kanının son damlasına kadar mücadele edecektir.

Kitapta geçen bazı kavramlar şöyle:

Omegalar: 1994'te doğan son çocuklara Omega denir. Bu çocuklar şımartılmıştır, egoisttir, mekaniktir. Kendileri dışındakileri küçümserler. Kitap ve film, doğan son çocuğun bir barda öldürülmesi haberiyle başlayacak ve bundan sonra toplumu derin bir karamsarlık saracaktır.

Quietus: Yaşı iyice ilerleyen insanların hükümet tarafından desteklenen intihar programına verilen isimdir. Dönem dönem Quietus ayinleri yapılır, yaşlılar bir örnek giyinerek gemilerle açık denize çıkartılır ve hepsi birlikte boğularak öldürülür. Bu ayinler topluma huzurlu bir kurtuluş olarak yansıtılsa da uygulamada durum çok farklıdır. Huzurlu bir ölüm bekleyen yaşlı kişiler zorla denize atılır, kafalarına darbeler vurularak boğulur ve öldürülürler.

Grenadiers: İngiltere hükümetini koruma görevi yapan, eski İngiliz askerleridir. Hükümetin maşası görevindedirler, halkın düşmanıdır.

Yeni doğan hayvanlar: İnsanlar üremediği için bazı hayvanlar doğum yaptığında bebek hayvanların doğumu insanlardaki gibi dini ayinlerle kutlanır. Hayvanlara bebek kıyafetleri giydirilir.**

Sojourners: İngiltere'ye getirilip ağır işlerde çalıştırılan göçmenlere denir. 60 yaşına geldiklerinde kendi ülkelerine geri gönderilirler. Dışarıdan gelen Omega'lar tercih edilirken, İngiliz Omega'ların dışarıya gönderilmesinden kaçınılmaktadır.

Üreme çalışmaları: 45 yaşın altındaki her kadın jinekolojik testlerden geçer ve erkeklerden de sperm alınarak deneyler yapılır. Bu jinekolojik testler çirkin yöntemlerle yapılmakta, dolayısıyla kadınların korkulu rüyası olmaktadır.

Isle of Man: Ülkedeki tüm suçlular buraya gönderilmektedir. Burası, kaçışı neredeyse imkansız olan, geri dönüşü olmayan, suçlulara kötü davranılan bir kolonidir. Five Fishes üyelerinden birinin kardeşi, gözlerinin önünde kaçtığı için şiddet görüp öldürülmüştür.

Five Fishes: Xan Lyppiatt'ın karşıtı küçük bir örgüttür. Quietus'a karşılardır, suçluların Isle of Man'de gördüğü zulmü protesto etmektedirler, Sojourner'lerin köleleştirilmesini istememektedirler. Lideri Rolf'tür. Rolf ve karısı Julian bebek beklemektedir ve bu bebek çevresinde toplanmışlardır esasen.

FİLMLE KİTAP ARASINDAKİ FARKLAR

  • Kitap 2021'de, film ise 2027'de geçer. Kitaptaki Omega'lar 1994'te doğmuştur, filmde ise 2009.  Film kitaptan on dört sene sonra çıktığı için bu fark normal bence.
  • Filmde Theo ve Julian'ın bebekleri hastalıktan ölür. Kitapta ise Theo başka birisiyle evlidir, kızını yanlışlıkla arabayla ezerek öldürür ve sonradan Julian'a aşık olur. Kitaptaki Theo çocuklarını zamanında çok sevmemiş, ailesine kendini vermemiş başarısız bir adam. Filmde olaylar farklı olsa da karakter iyi yansıtılmış.
  • Kitapta Theo, Xan'ın kuzeni ve hükümeti ikna edebilecek güce sahip. Filmde ise Xan diye bir karakter yok. Theo, hükümet tarafından eserleri desteklenen sanatçı kuzeni sayesinde hükümetle yalnızca küçük bir temasa geçiyor. Filmde İngiltere Başkanı muhabbetine girilmemiş, iyi olmuş. Girilseymiş politik filme dönüşürmüş. Oysa bu bir distopya roman uyarlaması. Hükümetin toplum üzerindeki baskısını sürekli ekranlardan yayınlanan propagandalar sayesinde yeterince hissediyorsunuz filmde. Bence politikanın dozu iyi olmuş. İşleyebileceği kadarını üstlenmiş yönetmen.
  • Filmde, Theo'ya yardım eden Jasper ve onun tekerlekli sandalyeye mahkum eşi Janice
    karakterleri var fazladan. Dediğim gibi kitapla film arasında 14 yıl var. Bu karakterler sayesinde filme güncellik katıldığını düşünüyorum. Onlarca plak, kitap, film, marihuana muhabbeti, vs. 
  • Kitapta Julian hamile, filmde ise kaçak bir göçmen olan Kee hamile. Kitapta Theo'nun yardım etme motivasyonu, Julian'a karşı duyduğu aşk. Filmde Kee'ye yardım ediyor, çünkü ona sınır dışına çıkabilmesi için ancak ortak izin kağıdı alabiliyor. Bir bakıma mecburen yardım ediyor. Filmde aşk öğesi kaldırılarak daha karanlık bir ortam yaratılmış bence. Yine dozunda olmuş. Filmde şu ana kadar fazla olmuş diyebileceğim tek bir nokta bile yok. 
  • Kitapta Five Fishes daha küçük ve sarsak bir örgüt olarak gösterilirken filmde daha köklü, bağlantıları olan bir örgüt. Bu bakımdan daha gerçekçi. Yine beğendim. 

FİLM GÜZEL OLMUŞ

Dozu çok iyi ayarlanmış, ölçülü ve çok güzel bir film. Bomba patlama, kafesler içinde götürülen göçmenler, araba sahnesi, otobüsün durdurulup Miriam'ın indirildiği sahne, sondaki ordu ve halk çatışması, doğum sahnesi, Marichka'yla birlikte bombalardan kaçma sahnesi... Hepsi çok rahatsız edici, izledikten sonra kolay kolay unutulmayacak görüntüler.

Teknik detaylardan anlamam, yalnız bu filmde kamera açısı ve renkler dikkatimi geçti. Kaotik ortamı desteklercesine gri tonları ağırlıklı kullanılmış. Filmdeki en renkli şey Julian'ın saçları ve bebeğe kundak olarak sardıkları triko. Renkler aşk ve umudu simgeliyor diyerek filme ruhani bir anlam katabilirim sanırım. Kamera açısına gelince, kamera karakterlerle birlikte koşturmacanın içine girmiş ve inanılmaz gerçekçi görüntüler yakalanmış. İzlerken belgesel izlediğinizi düşünüyorsunuz. Öyle ki bir süre üzerine kan sıçrayan kamerayla görüntüleri seyrediyorsunuz. Gerçekçi ötesi.

Kitap da mutlaka okunması gereken distopyalar sınıfına giriyor. Dediğim gibi kitapta daha fazla politik eleştiri var. Toplumun geldiği durumun sebepleri ve toplumsal dinamikler detaylıca verilmiş. Luke karakteri aracılığıyla teolojik düşüncelere de biraz biraz ışık tutuyor.

Kitabın yazım yöntemine bakacak olursak, ilginç bir yönü var: anlatım tekniği. Kitap önce günlük yazan Theo'nun anlatımıyla, birinci tekil şahıs ağzından yazılıyor. Günlüğünü kapatıp yaşamına devam ettiği anlarda ise Theo'nun yaşadıklarını bir dış ses anlatmaya devam ediyor, üçüncü tekil şahıs olarak bahsediliyor. Daha önce benzer anlatım tekniğine sahip bir kitap okuduğumu hatırlamıyorum. Bence iyiydi.

Filmi izlemenizi de kitabı okumanızı da şiddetle tavsiye ederim.

* Mad Max: Fury Road'daki apokaliptik ortamdan da bu kadar rahatsız olduğumu hatırlıyorum. İzlemeyene şiddetle tavsiyedir.
**Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi? isimli Philip K. Dick'in mükemmel romanında da hayvanlara benzer bir anlam yüklenmiştir. Artık gerçek hayvanların bulunurluğu çok azaldığı için, insanlar hayvan sahibi olmayı bir statü gösterisi olarak kullanırlar, hatta hayvanlarıyla gösteriş yapmak için onları çatılarında sergilerler. Okumayan varsa yine şiddetle tavsiyedir.

Hiç yorum yok: