27 Ocak 2022 Perşembe

Film: İki Şafak Arasında (2021)


İki Şafak Arasında, özetle iş kazasını konu alan, çarpıcı bir film. 1990 doğumlu yönetmen Selman Nacar'ın ilk uzun metrajlı filmi, bu bakımdan çok kıymetli. Ayrıca Mücahit Koçak, Nezaket Erden, Bedir Bedir ve Burcu Gölgedar gibi nefis oyuncularla benim yeni tanışmamı sağlayan film oldu.

İş kazaları, tıpkı kadın cinayetleri ve homofobi gibi, bizim jenerasyonun yakından tanık olduğu, adaletin yerini bulması için artık şart olan sosyal medya baskısı oluşturma mücadelesinde bizzat rol aldığı, dolayısıyla oturduğu yerden bile olsa kendini mücadelenin bir parçası gibi hissettiği güncel bir mesele. Yine bizim jenerasyondan bir yönetmen olan Selman Nacar sahneye çıkıp bu meseleyle ilgili kendini müthiş bir şekilde ifade ediyor. Filmin sonunda yer alan söyleşiyi dinlerseniz; filmini çekerken sinemanın ona sunduğu bütün imkanları, lafını daha net söyleyebilmesi için titizlikle bir araca dönüştürdüğünü fark edeceksiniz.

İzleyiciyi, filme gerçekçi bir ton veren plan sekanslarla neredeyse filmin içine yerleştirip karakterlerin hissettiklerini hissetmelerini, yaşadıklarını yaşamalarını, hikayenin içine gitmelerini, gerekirse karakterlerle birlikte şaşırıp hezeyana uğramalarını sağlıyor.

Kameranın, karakterin iç ritmine göre hareket ettiğini söylüyor Nacar. Aslında seyirciye bir deneyim yaşatmak istiyor. Bir günün sabahından, ertesi sabaha kadar olan sürece tanıklık ettiriyor. Ortada bir suç var, ona tanık oluyoruz, vicdanlarımız, ahlakımız, etik anlayışımız devreye giriyor.  

Karmaşık durumların içinde karakterlerle birlikte yürüyoruz. İşini çözüp geçmenin derdinde olan avukatın tarafında olmak da, müşteriye iş yetiştirme derdinde olan patronun tarafında olmak da bizim elimizde aslında. Şuradan bakmalısınız demeyen, nereden bakacağınızı size bırakan, objektif bir bakış açısıyla anlatıyor derdini. Yönetici sınıfında olmasına rağmen o güne kadar adalet-ahlak anlayışı hiç sınanmamış olan, film ilerledikçe bu alandaki ilk büyük sınavını veren Kadir'in hemen yanı başında, biz de bir sınava zorlanıyoruz gibi oluyor. Tek taraflı düşünmemize izin vermiyor Nacar. Doğrudan "işçinin ölümüne sebebiyet veren işverenler en ağır cezaya çarptırılmalı" gibi bir çıkarım yapamamanız için önünüze engeller çıkarıp duruyor. Hangimiz gün içinde işi yetiştirmeyi her şeyin önüne koymuyoruz, hangimiz o baskıyı bilmiyoruz ki? Yarın bir gün biz yönetici pozisyonundayken böyle bir olayla karşılaşırsak nasıl bir adım atabileceğimizle ilgileniyor film daha çok; oturduğumuz yerden ahlaki seçimler yapmamızdan ziyade.

Filmde sırıtan, neden bu böyle dediğim tek şey sanırım lokumcu kadının gereksiz ısrarıydı. Fatma'daki Kadriye; Gülçin Kültür Şahin bu filmde kısacık bir role sahip. Bana böyle sahneler nedense şöyle düşündürür hep: "Çıkış yapmış bir oyuncuyu 3 dakikalığına filmimde mi oynatıyorum, o zaman bırakayım da doğaçlama bir şeyler yapsın gitsin." Eminim bu kadar yüzeysel değildir, okumamızı istediği bir mesaj falan vermiştir tabi :) Ben o mesajı alamadım, o ayrı.

Şu anda Mubi'den izleyebileceğiniz, 1.5 saatlik iddialı bir film.

Hiç yorum yok: