31 Temmuz 2018 Salı

Kitaptan Diziye: A Series of Unfortunate Events - (#8) The Hostile Hospital

2001 yılında HarperCollins'ten yayınlanan The Hostile Hospital, serinin 8. kitabıdır. Türkiye'de yine Doğan ve Egmont Yayıncılık'tan Dehşet Hastanesi ismiyle çıkar. Serinin İngilizce versiyonunda kitapların tamamı aynı harfle başlayan iki kelimeden oluşur, yazar bu kelimelerden sıfat olanı kitabın bir noktasında mutlaka kullanır. Kafiyeli, tekerlemeyi andıran, çocuksu bir hava katar. Türkçe çevirilerde ne yazık ki böyle bir çaba yoktur, kitapların tamamı, başlığın anlamını verecek şekilde, kafiye ya da tekerleme havası katılmadan dümdüz çevrilmiştir. 2 bölümlük dizi uyarlamasını Heroes, Nashville, CSI gibi dizilerden ismine aşina olabileceğiniz Allan Arkush yönetir. Seride yönettiği ilk ve son bölümler bunlardır. Zaten kalan bölümlerden epey farklı ve keyiflidir. Kitaba son derece sadık bir şekilde ilerlemenin yanı sıra, sinema evrenine yaptığı leziz göndermelerle diziyi zenginleştirir.

Sinemaya pek çok atıf vardır. Lemony Snicket, A Space Odyssey filminden esinlenerek bölümdeki bir karakterin ismini Hal koyar; Allan Arkush da misilleme yaparcasına bir başka Kubrick filmi olan Shining'e, koridorda gezen gizemli ikiz kadınlarla gönderme yapar. Sanki oradan da Jack Nicholson'lı başka bir efsane film olan One Flew Over the Cuckoo's Nest'e geçip, İnsan Kaynakları Müdiresi Bayan Babs'ın anons yaptığı sahne aracılığıyla Hemşire Ratched'a selam çakar. Kitaptan farklı olarak, dizinin sonunda minik bir sahnede, bir sonraki bölüm olan The Carnivorous Carnival'daki Madame Lulu ve Caligari Carnival'a gönderme yapılır. Bu isim, bildiğiniz gibi Alman Dışavurumcu sinemanın en ünlü filmlerinden olan Dr. Caligari'nin Muayenehanesi'ni hatırlatır. Arkush, bu noktada Babs yürürken diziye çapraz açılar ekleyerek, kara komedi türünde ilerleyen bu modern absürd hikayenin içinden, adeta film noir'ın babası olan Alman Dışavurumculuğuna da selam yollayarak seyir zevkini beşe katlar.

Allan Arkush, hem hikayenin aslına sadık kalıp hem de görsel anlatım dilinin nimetlerinden sonuna kadar faydalanmayı başarır. Örneğin, kitapta Baudelaire yetimleri, Kayıt Kütüphanesinde buldukları bir belgeyi okuyarak Snicket yangınında bir kişinin sağ kaldığını öğrenir; dizide ise Jacques Snicket'in ölmeden önce kaydettiği bir video kasedi izleyerek bu bilgiyi öğrenirler. Bu çok minik bir farktır ama aynı zamanda Arkush'un her şeyi ince eleyip sıkı dokuduğunu ve uyarlama işine gerçekten kabiliyeti olduğunu gösterir niteliktedir. Kitaptaki bir "belge" öğesinin karşılığını sinema evreninde "görüntü" olarak kabul eder; başka bir deyişle bu minik öğeyi bile sinema diline uydurup seyirciye öyle aktarır. 

Kargalı tuhaf köyde katil sıfatı yedikten sonra kaçan yetimler, dümdüz arazideki 4 saatlik yürüyüşlerinin ardından Last Chance Generel Store'a rastlarlar ve Mr. Poe'ya telgraf çekmek için buraya girerler. Kısa süre sonra burada tanınırlar, kaçmak için Volunteers Fighting Disease isimli hastane gönüllülerinin kullandığı minibüse atlarlar. Heimlich Hastanesinde V.F.D ile ilgili bilgi toplayabilecekleri, her türlü bilgiyi içeren bir Library of Record olduğunu öğrendiklerinde buraya gönüllü çalışanlar olarak girerler. Görme engelli kütüphane görevlisi Hal ile kısa süre içinde iyi ilişkiler kursalar da, Snicket ile ilgili bilgi toplayabilmek için onun güvenini suistimal etmeleri kaçınılmaz olur. Gizlice Hal'den aldıkları anahtarlarla Snicket dosyasını bulurlar ancak dosyanın en kritik yerleri yok edilmiştir, yalnızca yangından birinin kurtulabilmiş olduğu bilgisine ulaşabilirler. Artık amaçları yangından sağ kurtulan kişiyi bulup masum olduklarını herkese kanıtlamak, Olaf'ı hapishaneye attırmaktır. Elbette Olaf ve yardımcıları boş durmaz. Hastanenin insan kaynakları müdürü kılığına giren Olaf, son iki kitaptır peşinden ayrılmayan sevgilisi Esmé'nin sayesinde Violet'i yakalar ve ona herkesin önünde kafa kesme ameliyatı yaparak öldürmeye çalışır. Klaus'un geçmişte okuduğu kitaplar ve Sunny'nin pratik zekası birleşir, Violet'i kurtarırlar. Üçü birlikte, yangından sağ kurtulan kişiyi bulup yok etmeye giden Olaf'ın peşine takılırlar ve yeni bir maceraya yelken açarlar.

Bu kitaba, kitabın genel karanlık ve gotik atmosferine tamamen aykırı olan, hippi görünümlü Volunteers Fighting Disease karakterleri eklenir. Çocukların uzun zaman sonra ilk kez mutlulukla ve neşeyle karşılaştıklarını düşünüp rahat nefes almaya yeltenirsiniz. Lemony Snicket, tıpkı Ray Bradbury gibi, elini attığı her şeyi korku ve gerilim öğesine dönüştürme becerisine sahip olduğu için bu neşeli topluluk bir anda kaygı öğesine dönüşür. Hastaların ihtiyaçlarını asla önemsemeyen, onlara sadece balon dağıtıp şarkılar söyleyen, Olaf'ın her türlü yalanına anında inanan, üzücü haberleri sevmedikleri için gündemi takip etmeyen uyuşturulmuş bir topluluk oldukları kısa sürede ortada çıkar. İyilik ve pozitif enerji yaymaya çalışan bu absürd hippi topluluk da tıpkı TSD evreninin diğer yetişkinleri gibi duyarsız ve çabuk kanan karakterleri bünyesinde barındırır.

Adını 2001: A Space Odyssey'deki süper bilgisayar Hal'den alan Kütüphane Sorumlusu Hal karakteri yetimler için başka bir "yardımcı" karakterdir. Serinin diğer tüm kitaplarından farklı olarak ilk kez hikayenin iyi karakteri yetimleri hayal kırıklığına uğratmaz; aksine yetimler onun iyi niyetini suistimal edip ondan anahtarlarını çalmak zorunda kalırlar. Zaten bir noktada yaptıklarını sorgulayıp kötü insanlara dönüştüklerinden şüphelenirler. Artık Olaf'ın karşısında becerikli ve zeki oldukları kadar gözü pek rakipler vardır ve serinin kalan kitaplarının çok daha çekişmeli geçeceği barizdir.

Bu kitapta, Lemony Snicket'in Esmé'ye ait kaseyi çaldığını, Esmé ve Beatrice'in bir akşam çayında tanıştığını, Snicket'in de V.F.D.'ye çalıştığını, yangında bir kişinin sağ kalmış olabileceğini öğreniriz. Yavaş yavaş karakterlerin arasındaki bağlantılar açığa çıkar, hikaye şekillenmeye başlar.

Dizi uyarlaması, serinin kitaba en sadık kalan bölümlerini oluşturur desek yalan olmaz. Kitapta olan neredeyse her şey dizide de olur. Elbette birkaç istisnayla.

Jacquelyn kitapta yoktur. Babs kitapta dizideki gibi aktif bir role sahip değildir. Mr. Poe kitabın sonunda ortaya çıkmaz. Esmé ve Olaf arasında dizideki gibi eğlenceli diyaloglar geçmez. Doktor kılığına giren Klaus ve Sunny, kitapta Olaf tarafından yakalanmaz. Violet dizide Babs'mış gibi anons yapmaz. Kitap sonunda Caligari karnavalı'yla ilgili bir şey söylenmemektedir, vs.

Dizinin sezon finaline bir kala heyecan bu hikayeyle birlikte epey tırmanmıştır. Yetimleri Olaf'ın bagajında çıktıkları yeni macerada nelerin beklediği merakla beklenmektedir.

24 Temmuz 2018 Salı

Kitaptan Diziye: A Series of Unfortunate Events - (#7) The Vile Village

Serinin yedinci kitabı The Vile Village, 2001'de HarperCollins'ten yayınlanır. Türkiye'de 2004 yılında Doğan ve Egmont Yayıncılık'tan Karga Laneti ismiyle çıkar. Her türlü bilim ve teknolojinin yasak olduğu V.F.D köyünde, tüm köylülere evlatlık verilen Baudelaire'ler burada Kont Olaf'ın kirli planlarından kurtulmak için topluluk psikolojisini etkilemeye, basit teknolojilerle kendilerini kısıldıkları kapandan kurtarmaya ve okudukları kitaplardan hatırladıkları kadarıyla gizemleri çözmeye çalışırlar. Serinin klasik olay örgüsü bu kitapta da kendini tekrar eder. Her öyküdeki gibi yeni bir iyi karakter, her öyküden farklı olarak iki büyük hezeyan yaşarlar. 

İlk kitaptan bu yana farklı varislere verilen Baudelaire'ler, bu kitapta tüm bir köye evlatlık verilir. Her zamanki gibi, varisleriyle tanıştıktan çok kısa bir süre sonra korkunç bir yere düştüklerini fark ederler. Kural koymayı seven ve cezalandırma konusunda çok katı olan köy halkı arasında, iyi fakat etkisiz bir karakter olan Hector'dan hikaye boyunca yardım alırlar, onun sayesinde durumlarını avantaja çevirmeye çalışırlar. Bu sırada Kont Olaf hain planlarını kılık değiştirerek işlemeye ve tüm yetişkinleri kendisine inandırmaya devam eder. Baudelaire'ler bu kez tek bir dar kafalı varisle değil, tüm köy halkıyla uğraşmak zorundadır. Üstelik köy halkı tam bir Orta Çağ tasviri gibidir. Teknoloji yasaktır, bilim yasaktır, kurallara uymayanlar yakılarak öldürülür. Baudelaire'ler bir yandan katı köy sakinleriyle ve Kont Olaf'la uğraşırken diğer tandan Olaf'ın tutsak tuttuğu dostları Quagmire üçüzlerini bulmaya çalışırlar. Sonunda Quagmire'leri bulsalar da Snicket'in uyarılarına rağmen hala okumaya devam edenler, mutlu sonla bitmediğini görür. Bu arada hikayeye annelerini ve Olaf'ı tanıyan ancak hakkında pek bir şey öğrenemeden öldürülen Jacques Snicket karakteri girer.

Kitapta çeşitli edebi ve mitolojik atıflar vardır. Baudelaire'ler köyün silüetine uzaktan baktıklarında, yüzeyin her bir noktasında kargalar olduğunu görürler. Bu, Yunan mitolojisine göre kötü talihi temsil eden kuzgunları anımsatır. Mitolojiyi kendi üslubunca naifleştiren Snicket, kargaları kullanarak, sayıca bu kadar çokken, okura bu bölümde Baudelaire'leri en kötü şeylerin beklediğini 'müjdeler'. Kuzgunlar ayrıca mitolojide kahin tanrı Apollon ile ilişkilendirilir. Rivayete göre Apollon ölümlü dünyayla kuzgun aracılığıyla iletişim kurar. Hatta bir gün sevgilisi Coronis'i gözetlemesi için dünyaya beyaz bir kuzgun gönderir, kuzgun Apollon'a sevgilisinin sadakatsizliğiyle ilgili kötü haberleri verdiğinde Apollon sinirlenir ve tüm kuzgunları siyaha çevirir. Hikayede Tanrısal (omniscient) anlatıcı Snicket, yine her zamanki gibi sık sık hikayeye girer, flashforward'lar yaparak Baudelaire'lerin talihsiz sonlarıyla ilgili spoiler verir. Bir nevi hikayenin akışıyla ilgili sürekli kehanetlerde bulunur. Ayrıca Quagmire üçüzleri tıpkı mitolojideki gibi kargaları postacı olarak kullanırlar, onların yağmurla nemlenen ayaklarına gizli mesajlar içeren şiirlerini yapıştırıp Baudelaire'lere ulaştırırlar. Yine Hector'un bahçesindeki Nevermore Tree, Edgar Allan Poe'nun Kuzgun şiirine bir atıftır. Hikayede mitoloji ve edebiyattan birçok korku öğesi yer alır bu kez. Tüm bu 19. yüzyıl korku edebiyatı atmosferinin içine modern bir karakter ve bir parça buhar çılgınlığı (steampunk) yerleştirilmiştir. Kasvetli ihtiyar heyetinde gerildiği için ağzını açıp tek kelime edemeyen Hector, evine geldiğinde tam tersine çocuklara karşı çok nazik ve düşünceli davranır. Tekniğe ve edebiyata ilgileri olduğunu öğrendikten sonra onlara üzerinde çalıştığı kendi gücüyle çalışan balon evi ve gizli kütüphaneyi gösterir. Baudelaire yetimleri köye indiklerinde Edgar Allan Poe atmosferine girip Hector'un evine geldiklerinde tekrar çağımıza dönerek dostlarını kurtarma planları hakkında çalışmalarına devam ederler.

Kitapla Dizi Arasındaki Önemli Farklar 

Dizi bu noktada kitaptan biraz farklılaşır. Kitapta tasvir edilen atmosferi, halihazırda tuhaf olan karakterleri daha da tuhaflaştırarak ve esprileri absürtleştirerek karikatürize bir atmosfere dönüştürür. Hector'u ise bir sirk palyaçosunu andıran mimiklere ve büyük bayılma hareketlerine boğarak kurgunun tek modern karakterini geri plana iter. Onun yerine dizinin en başından itibaren Jacques Snicket, Olivia, Kont Olaf ve Esmé'nin karakterlerine odaklanarak hikayeyi Quagmire'leri arayan Baudelaire'ler ekseninden çıkarıp Kont Olaf'ı arayan teşkilat üyeleri eksenine taşır. Kitapta kasabada olduğunu sonradan öğrendiğimiz ve o ana kadar adını hiç duymadığımız Jacques Snicket, dizide birkaç bölümdür zaten kilit rollerden birini canlandırmaktadır. Beatrice ve Esmé arasındaki husumetin bir şeker kasesinden kaynaklandığını öğreniriz, ki kitapta böyle bir şey yoktur. Aynı şekilde Kitapta herkesle birlikte sonunda öğrendiğimiz Luciana-Esmé eşleşmesini dizinin ilk sahnelerinde öğreniriz.

Kitap çok düz ve geniş bir kasabaya doğru yürüyen Baudelaire'lerin ufukta titreyen silüetler görmesi ve bunların kargalar olduğunu fark etmesiyle başlar. Mükemmel ve ilgi çekici bir giriştir. Dizide kargalara pek de vurgu yapılmaz. Kitabın kargalara verdiği hafif korkutucu karakter dizide pek de hissettirilmez. 

Kitapta İhtiyar Heyeti son derece ciddi, tepkisiz, sabit görüşlü ve ilke sahibi bir topluluk olarak tasvir edilir. Dizide ise çeşitli absürtlüklerle ve eğlenceli müziklerle daha çok bir komedi öğesi olarak işlenir. Bu da dizinin havasını değiştirir.

Kitapla dizi arasındaki en büyük fark, dizinin V.F.D. kasabasında Olaf ve Snicket'in arasındaki bağa sürekli olarak gönderme yapmasıdır. Eskiden itfaiye olan terk edilmiş bar, eskiden iyi olduğu ima edilen Olaf ve arkadaşlarının takıldığı yerdir. Dizinin sonunda anlamını öğrenmeye bir adım daha yaklaştığımız göz şeklinde bir penceresi bulunur. Snicket dizi boyunca Olaf'ı etik değerlerini gözden geçirmeye, iyilik için savaşmaya davet eder. Ona eskiden bar itfaiye istasyonuyken, kitaplara kaydettikleri güzel işleri hatırlatır. Operada olanlar için üzgün olduğunu, Olaf'a teşkilata tekrar katılması halinde cezasının ağır olmayacağını söyler. Olaf Jacques'a aşk hayatımı eskiden de tasvip etmezdin der, vs. Ne yazık ki Olaf'ın eski günleriyle ilgili daha fazla ipucu elde edemeden, tıpkı kitaptaki gibi öldürülür. 

Kitapta yetimler kendilerine vasi atanan tüm köy halkını aynı anda ikna edebilmek için psikolojiden biraz faydalanıp mobbing uygulamalarını kalabalık üzerinde uygulamaya çalışır. Burada aslında sabit fikirli bir kalabalıkla uğraşmanın ne kadar zor olduğu, manasızca konmuş kurallara körü körüne inanan ve ceza sistemini abartan bir toplulukla hayatın ne kadar çekilmez ve boğucu olduğuna ufak ufak değinilir ama bunlar dizide çok hissedilmez.

Kitaptaki Hector, İhtiyar Heyetinin karşısına çıkmadığı durumlarda tamamen modern bir karakterdir. Çocukları rahatlatmaya, onlara yardımcı olmaya, keyif almalarını sağlamaya çalışır. Bu arada yasaklara kendince karşı koyup atölyesinde icatlarını gerçekleştiren, kütüphanesindeki kitaplarını okuyan bir insandır. Kendisini strese sokan bir durum olduğunda kendisini Meksika yemekleri pişirip yemeye verir. İş İhtiyar Heyeti karşısında çocukları savunmaya gelince herkesi hayal kırıklığına uğratsa da, kendi tarzıyla onlara yardımcı olur. Dizide ise İhtiyar heyetini görünce bayılan, Baudelaire'lerin kendisine Luciana'nın Esmé olduğunu ilk anlattıklarında "hiçbir şey anlamadım" tepkisi veren, ne idiği belirsin bir anne hikayesi anlatan, Baudelaire'lerin hikayesini baştan dinleyince bu sefer manasızca ağlamaya başlayan sevimsiz bir karaktere dönüşür. 

Dizideki bir başka sinir bozucu şey de, Olaf ve Esmé'nin sürekli olarak kendilerinin Olaf ve çetesi olduğunu ele verecek olan potlar kırmaları ve civardaki yetişkinlerin bundan asla şüphelenmemesidir. Aslında kitapta da yetişkinlerin bu ikna edilemezliği sık sık karşımıza çıkar. Dizi bu noktada her ne kadar seyri sinir bozucu olsa da hikayeyi doğru yerinden karikatürize eder. 

Dizide Sunny'nin zeki, cesur ve fırlama replikleri birebir uyarlanmasa da Sunny karakteri doğru tasvir edilir. Sonunda sürdüğü kamyonla aşırı aşırı tatlı bir sonla bitirirler hikayeyi. Kitapta Sunny yürümeye henüz başlamışken, dizide kamyon sürmeye başlar. Bu da sevimli bir değişikliktir.

21 Temmuz 2018 Cumartesi

Kitaptan Diziye: A Series of Unfortunate Events - (#6) The Ersatz Elevator

Serinin altıncı kitabı The Ersatz Elevator, 2001 yılında HarperCollins tarafından yayınlanır. Türkiye'de ilk olarak 2004 yılında Nurettin Elhüseyni çevirisiyle Doğan Egmont Yayıncılık'tan Alacakaranlık Bulvarı ismiyle çıkar. Netflix dizi uyarlamasını ilk sezonda The Miserable Mill'i yöneten Bo Welch yönetir. Serinin diğer tüm kitapları gibi, bu kitap da Kısım I ve II şeklinde iki bölümde anlatılır.

The Austere Academy'nin gri ortamıyla çöken kasvet, bu bölümde hikayeye dahil olan karakterler ve mekanlar sayesinde biraz dağılır. Baudelaire yetimlerinin yeni varisleri, aşırı zengin Squalor'lar hikayenin akışını, son ana kadar kendini belli etmeyen yeni bir antagonistle birlikte biraz değiştirecektir.

Prufrock'taki kötü deneyimlerinden sonra Mr. Poe tarafından okuldan alınan Baudelaire yetimleri bu kez annelerinin eski bir dostu olan Jerome Squalor ve ülkenin en önemli altıncı mali müşaviri Esmé Squalor'a evlatlık verilir. İyi kalpli ve nazik Jerome, aslında yangını duyduğu andan itibaren yetimleri evine almak ister, ancak moda olan ve moda olmayan şeyler konusunda aşırı takıntılı olan tarz sahibi karısı Esmé o zamanlar yetimler moda olmadığı için onu engeller. Artık yetim evlat edinmek modadır, Baudelaire'ler yanan evlerinin yakınındaki Dark Avenue 667'ye getirilirler, asansörler ve ışık demode olduğu için merdivenlerle karanlıkta onlarca kat çıkarak yeni varislerinin çatı katındaki 71 odalı devasa evine ulaşırlar. Mr. Poe, yetimlerin Olaf tarafından kaçırılan dostları Quagmire'leri helikopterle aramaya gideceğini temin ettikten sonra içleri biraz rahatlayan Baudelaire'ler, Jerome'nin dost canlısı ve nazik tavırları karşısında talihlerinin dönmeye başladığını düşünürler. Ancak yeni hayatlarında, sadece moda olan şeylere ilgi duyan ve kendileriyle gerçekte pek ilgilenmeyen Esmé, hiçbir mekanik alet ve bilgilendirici kitap içermeyen korkutucu derecede büyük boş ev, Jerome'un Esmé'yle tartışmaktan kaçınmak için sürekli olarak her şeyi kabul etmesi gibi şeyler nedeniyle bir yandan tedirginlerdir de. Esmé'nin artık Quagmire yetimlerinden bahsederek kafa şişirmesinler diye yetimlere hediye ettiği/giymelerini empoze ettiği, çok trend olan, üzerlerine bol gelen çizgili takım elbiseleri giyip salona gelen yetimlerin talihi bu noktadan sonra yine kötüye gider. Olaf, bu kez müzayedeci Gunther kılığıyla yetimlerin karşısına çıkar. Olaf'ın Mr. Poe'nun temin ettiği gibi en kısa sürede yakalanmayacağını anlayan yetimler, Quagmire'leri bulmak için ipuçlarının peşine düşerler. Binalarındaki bir asansör kapısının sahte olduğunu, içinde düzenek bulunmadığını keşfederler. Quagmire üçüzlerinin burada olduğunu düşünürler ve emin olmak için kıyafetleri şeytan düğümüyle birbirine bağlayıp yere inerler. Quagmire yetimleri gerçekten de orada, bir kafesin içinde tutulur. Onları kurtaracak bir düzenek getirmek üzere tekrar yukarı tırmanan yetimler, düzeneği bulup geri indiklerinde Quagmire'ların gittiğini fark ederler. Tekrar yukarı çıktıklarında sabah olmuştur, Jerome çoktan müzayede yerine doğru yola çıkmıştır. Evde sadece Esmé kalmıştır. Yetimlere güven verip Olaf hakkında topladıkları ipuçlarını anlattırdıktan sonra Olaf'ı aramaya çıkıyormuş gibi yapıp yetimleri asansörden aşağı iter. Tam ortaya konan ağa takılıp düşmeyen yetimler, burada Esmé'nin başından beri Olaf'la birlikte olduğunu, Olaf'ın eski oyunculuk hocası olduğunu, Esmé'nin ona hayran olduğunu, Beatrice zamanında kendisinden çaldığı için onun da Beatrice'ten çalmak istediğini öğrenirler. Korku ve hayal kırıklığı içindeki yetimler asansör boşluğunun ortasında ağlara takılı kalmışken, bir yandan arkadaşları müzayede yerine doğru satılmak üzere götürülmektedir. Onları kurtarmak için acilen bir plan yapıp kurtulmaları gerekir. Sunny, keskin dişleriyle yukarı tırmanıp birleştirdikleri kumaşları aşağı getirir, yetimler kumaş yardımıyla aşağı iner, gizli geçitten geçerek küllerle kaplı, gizeminin okura açıkça söylenmediği, aslında yetimlerin yanan evleri olan bir yere çıkarlar. Buradan müzayede salonuna gidip 50 numaralı parça olan V.F.D, yani Quagmire'ları içeren kutuyu satın almak için Mr. Squalor'dan yardım alırlar. Yufka yürekli Squalor belirli bir noktaya kadar teklif verip sonra pes eder, bu noktada Sunny devreye girip bir önceki kitapta sekreterlik yaparak kazandığı maaşla en yüksek teklifi verir ve kutuyu satın alır. Yetimler kutuyu açtıklarında içinde kırmızı bir sazan olduğunu, kandırıldıklarını anlarlar. Kont Olaf'ın foyası ortaya çıkar, Esmé'nin de onunla birlikte olduğunu herkes öğrenir. Aldatılıp terk edilen Jerome, onları koruyacağını söyleyerek çocuklara kendisiyle gelmelerini teklif eder, ancak üçüz dostlarını bulmak isteyen yetimler bu teklifi kabul etmez, tek başlarına tekrar dikenli bir yola koyulurlar.

Baudelaire yetimleri hikayenin başından beri edindikleri tek gerçek dostlar olan Quagmire'lara bu bölümde de kavuşamazlar. Üstüne üstlük hikayeye bir de Esmé dahil olur. Kont Olaf'ın ekibi iyice güçlenir. Baudelaire'ler Jerome ile yine hayal kırıklığına uğrarlar. 

Bu bölümde Sunny, Baudelaire kardeşlerin en yırtığı ve cesuru olacağının sinyallerini verir. Öncelikle ilk kez bu kitapta bu kadar çok anlamlı kelime söyler; akrofil, Hansel Gratel, No, Sunny, Geronimo, Up... Yerinde verdiği tek kelimelik tepkileriyle tatlılık abidesi olduğu yetmezmiş gibi, bir de 4 keskin dişini kullanarak kardeşlerini zor durumlardan kurtarır, müzayedelerde en yüksek teklifleri verir.

TSD genel olarak atasözü esprilerinin uzun uzadıya açıklandığı, pek de akıcı olmayan bir komedi üslubuna sahiptir. Okura durumun vahameti uzun paragraflarla anlatılır. Siz komikliğe güldükten 5 dakika sonra hala gülünçlüklerin açıklaması devam etmektedir. Dizide bu durum iyice sündürülür. Azıcık komik olan her şey Neil Patrick Harris'in dilinde sakız gibi uzar da uzar. Ortaya absürd gotik komedi gibi ilginç bir iş çıkar. Örneğin, müzayedenin tüm gelirinin Esmé'ye gideceğini duyan Kont Olaf tüm ciddiyetini ve kötülüğünü bir kenara bırakıp küçük bir komisyon kopartmak için onunla pazarlığa başlar. V.F.D kutusunu almak için teklif verme sahnesi, 8 kişinin aynı anda teklif verdiği kaotik bir absürde dönüşür. Kitabın zaten yavaş olan komedi yanı dizide iyice yavaşlatılarak kendine özgü bir komedi dili yaratılmaya çalışılır. Çoğu insanı güldürmeyen bu komedi anlayışı, Harris ve diğer oyuncuların kılıktan kılığa ve karakterden karaktere bürünürken ortaya çıkardığı keyifli performansları pek gölgelemez neyse ki.

Kitapla Film Arasındaki Farklar 

Kitapta Klaus Olaf'ın Gunther kılığında evlerine geldiğini gördükten sonra  asansörün sırrını çözer. Dizide ise henüz ilk sahnede bir asansör fazla olduğunu keşfedip seyircinin dikkatini asansöre çeker. Dizi bu bakımdan kitaptan daha aceleci davranır aslında. Sunny'nin yürümesi, Jacques Snicket'in ortaya çıkması gibi olaylar kitaptan daha önce hikayeye dahil edilir.

Sunny kitaptaki gibi anlamlı kelimeler söylemese de yine çok sevimli ve akıllı tepkiler verir. Bu aralar çok moda olan sulu martini lafı geçtiğinde, benimki duble olsun der. 

Dizide Olaf Gunther kılığıyla eve geldiğinde, Baudelaire'lerle bire bir diyaloğa girer. Üçüzlerin yakında olduğunu ima eder. Eğer kendisini hapse gönderirlerse üçüzlerin yerini öğrenemeyeceklerini söyleyerek yetimleri tehdit eder. Kitapta karşılıklı diyaloga girmezler. Dizi burada yine Olaf'ı karikatürize etme çabasına girer.

Kitapta Baudelaire'ler Olaf'ın evde veya binada gizlendiğini düşünerek her yeri didik didik ararlar. Dizide ise Olaf'ın Quagmire'ları sakladığını düşünerek onları her yerde ararlar. 

Dizide hep birlikte limuzine binip trend olduğunu söyledikleri bir restorana giderler. Gittikleri restoran Olaf'ın yardımcılarının işlettiği bir yerdir. Esmé içeri girdiğinde buranın trend olmadığını anlayıp apar topar çıkar. Trend olan Salmonella'ya giderler. Burada gizli teşkilat üyeleri Larry, Snicket, Olivia, Mr. ve Mrs. Poe devreye girer, sağlam bir kaos ve gürültü kopar. Tıpkı sondaki açık artırma sahnesi gibi, kitaptakine göre epey abartılmış absürd bir sahnedir. 

Kitapta çocuklar kıyafetleri birbirine bağlayıp asansörden aşağı inerken, dizide sepet ve kumaştan yaptıkları balon düzeneğiyle yumuşak bir iniş yaparlar ve kumaşa tuttukları ısı sayesinde geri yukarı havalanırlar. 

Kitapta yetimler asansördeki tırmanış ve iniş eylemlerini kronolojik yaşarken, dizide asansörden düştükleri ana ilk başta flashforward yapılır. Kitapta Snicket aksiyonları durdurup geleceğe yönelik talihsiz spoiler verir, dizi de kendi imkanlarıyla böyle şık bir spoiler vermiştir. 

Dizide Quagmire üçüzleri bir kitaptan bahseder, aradıkları tüm soruların yanıtlarını içerdiğini söylerler. Kitapta ise Duncan'ın gazetecilik merakı sayesinde tuttukları notları içeren defter tüm bilgileri içerir. 

Dizide dürbün, Larry, Olivia, Jacques Snicket, Mrs. Poe varken kitapta bunların hiçbiri yoktur. 

Dizide Jacques Olivia'ya olayları anlatır, biz de tüm bu kavganın Beatrice'in Esmé'ye ait olan şeker kasesini almasından kaynaklandığını öğreniriz. Kitapta bununla ilgili bir ipucu yer almaz.

Dizide gizli geçitten çıktıklarında yanan evlerinde olduklarını görürler. Kitapta ise bu üstü kapalı şekilde verilir. Tahmin etmesi okura bırakılır.

18 Temmuz 2018 Çarşamba

Kitaptan Diziye: A Series of Unfortunate Events - (#5) The Austere Academy

Lemony Snicket takma adıyla yazan Amerikalı yazar Daniel Handler'in 13 kitaplık çocuk kitabı serisi A Series of Unfortunate Events (Talihsiz Serüvenler Dizisi), ilk olarak 2004 yılında Jim Carrey'li sinema filmine uyarlanır. Netflix 3 sezonluk bir dizi uyarlamasını yapmakta gecikmez. Her kitabın toplam 2'şer bölümde anlatıldığı, 8 bölümden oluşan ilk sezon 2017'de yayınlanır. İkinci sezon ise, 2018 Mart ayının sonunda seyirciyle buluşur. 10 bölümden oluşan sezon, 5., 6., 7., 8. ve 9. kitapları işlemektedir. 

Serinin 5. kitabı, The Austere Academy ilk olarak 2000 yılında HarperCollins'ten çıkmıştır. Türkiye'de ise Nurettin Elhüseyni çevirisiyle Katı Kurallar Okulu adı altında Doğan ve Egmont Yayıncılık tarafından yayınlanır.

2 bölümden oluşan dizi uyarlamasını, geçen sezon The Bad Beginning ve The Wide Window bölümlerini de yöneten Barry Sonnenfeld yönetir. Kemik oyuncu kadrosu geçen sezonla aynı olmakla birlikte, her kitapta olduğu gibi hikayeye yeni yan karakterler eklenir. Quagmire safirlerinin varisleri Quagmire üçüzlerinden Isadora ve Duncan, kütüphaneci Olivia Calaben, Castle dizisinden tanıdığımız taksi şoförü Jacques Snicket, Okul Müdürü Nero, Camelie Spats, öğretmenler Mr. Remora ve Mrs. Bass, beden eğitimi öğretmeni Miss Tench bu hikayeye eklenen yeni karakterlerdir.

Taksi şoförü Jacques Snicket ve kütüphaneci Olivia Calaben, serinin 5. kitabında olmayıp dizi için yaratılan karakterlerdir. Jacques'ın, Lemony'nin kardeşi olduğu iması yapılsa da, ilk sezonda seyirciye bazı yan karakterlerle ilgili hileli ipuçları vermelerinden mütevellit emin olmamız mümkün değildir. Ayrıca yetimlere tüm sorularının yanıtını bulabilecekleri  kitabı taşımakla görevlendirilen Larry, Mr. Poe'nun sekreteri Jacquelyn de kitapta olmayıp sadece dizi için yaratılmış, daha önceki bölümlerde de boy göstermiş karakterlerdir. Bu karakterlerin ortak özelliği, tamamının kitapta hiç bahsedilmeyen, Baudelaire yetimlerini korumak için organize olmuş bir yeraltı örgütünün üyeleri olmasıdır. Muhtemelen seyirciyi tüm bu karakterlerle ilgili başka bir hile beklemektedir. 

Serinin bu kitabında da gelenek bozulmaz. Yetişkinlerin tamamı gerizekalıdır. Baudelaire'ler kendileri gibi çocuk olan üçüzlerle birlikte yetişkinlere karşı mücadele ederler. Boğucu derslikler, anlamsız dersler, hissiz yetişkinler, Carmelita'yla birlik olan tuhaf öğrencilerle Baudelaire'leri kapkaranlık bir hikaye beklemektedir. Diziye kitaptan farklı olarak eklenen yeraltı örgütü karakterleri, kitaptan bir parça daha aydınlık bir hikayeye dönüşmesine neden olsa da, çekimler karamsardır. Yemekhanede Carmelita'yla birlikte yetimlere karşı tezahürat yapan, ifadesiz suratlı, gri renkli, Alman dışavurumcu sinemayı andıran çapraz açılarla çekilmiş öğrenciler gibi öğelerle karanlık bir atmosfer yakalamayı başarır.

Kısaca Kitap

Serinin 5. kitabı, bu bölümün antagonistlerinden biri olan Carmelita Spats'ın ne kadar kötü bir insan olduğu tarifiyle başlar. Baudelaire yetimlerini itip onlara bağıran ve onlara sürekli olarak "cakesniffers" şeklinde hitap eden sevimsiz Carmelita, Nero gibi yeteneksiz bir okul müdürünün ve Mr. Remora ile Mrs. Bass gibi iki bayık öğretmenin görev aldığı, mottosu "Memento Mori" (Unutmayın, öleceksiniz) olan, kocaman bir mezarı andıran kokuşmuş Prufrock Preparatory School'un en popüler ve en dokunulmaz öğrencisidir.

Okulun kapısına kadar Mr. Poe ile gelen yetimler, Mr. Poe işe yetişmesi gerektiği için, içeriye tek başlarına girip Nero'yla yalnız yüzleşirler. Kendi kendisini müdür olarak anons eden ve alkış bekleyen, yetimlerin söylediği her cümleyi küçümseyici biçimde taklit eden, berbat keman çalıp kendisini sanatçı sanan ve okuldaki öğrencilere her gün verdiği 6 saatlik konserlere gelmeyi zorunlu kılan, komik ve pejmürde kıyafetler içindeki sevimsiz Nero, hikayenin bir diğer antagonistidir ve tahmin ettiğiniz gibi Carmelita'yla araları çok iyidir.

Şömineli, oyun odalı, kütüphaneli, her Çarşamba taze meyve servisi yapılan tek kişilik lüks odalarda kalmaları için izin belgelerini imzalayabilecek bir velileri olmadığından Baudelaire'ler, yengeçlerin cirit attığı, duvarlarından küflerin aktığı, duvarlarının meyve kutularına benzer şekilde kırmızı kalpli iğrenç yeşil duvar kağıtlarıyla kaplı olduğu, sefil "Yetim Kulübesinde" kalacaklardır. Ayrıca Prufrock bünyesinde bir anaokulu barındırmadığı için Sunny, Nero'nun sekreteri olarak çalışacaktır. Her şeyin kötü gittiği hikayede, yetimleri asıl kötü olan Kont Olaf'tan koruyacak tek şey, Nero'nun okul girişine yerleştirdiği Kont Olaf'ı tespit eden bilgisayardır. Elbette hikayenin asıl antagonisti olan Kont Olaf, kendisine hazırlanan bu düzeneği öğrendiğinde, okula gizlice girmek için hikayenin ikinci kötüsü Carmelita'yla iş birliği yapacak ve okula gizlice, Koç Genghis olarak giriş yapacaktır.

Badi Ekrem eşofman takımı, dini gerekçelerle taktığını söylediği, kaşlarını gizleyen türbanı ve uzun spor ayakkabılarıyla yine kılık değiştiren Kont Olaf'ı elbette düzenek tespit edemez ve yetimler onun Kont Olaf olduğuna Nero'yu inandıramayacaklarını anlarlar. Böylece Nero da kötüler kervanına katılarak tüm hikaye boyunca Baudelaire'lerin aleyhine hareket edecektir.

Bu bölümde ilk kez yetimler kendilerini anlayan, benzer deneyimler yaşamış, Kont Olaf'ın Koç Genghis olduğuna inanan arkadaşlar edinirler. Tıpkı Baudelaire'ler gibi ailelerini yangında kaybeden, mirastan faydalanmak için reşit olmayı bekleyen, Quagmire üçüzlerinden Isadora ve Duncan tüm hikaye boyunca Baudelaire'lere inanacak ve onları destekleyecektir. Elbette herhangi bir iyi karakterin 50 sayfadan uzun süre yaşamasının mümkün olmadığı TSD evreninde, Quagmire'leri de kitabın sonunda talihsiz bir son beklemektedir.

Kont Olaf, yetimlerin bacak kaslarını geliştirmek için hazırladığını söylediği özel S.O.R.E (Special Orphan Running Exercises), [A.Ğ.R.I (Özel Yetim Koşu Egzersizleri) programıyla her akşam yetimleri saatlerce koşturmayı, böylelikle onların derslerdeki performanslarını düşürmeyi ve okuldan kovulmalarını sağlamayı, böylece yetimler korumasız kaldıklarında onları ele geçirip miraslarından faydalanmayı hedeflemektedir. Yetişkinler Koç Genghis'in Kont Olaf olduğuna inanmayacakları için, bu bilgiyi kendilerine saklayan yetimler Quagmire'lerin yardımıyla Olaf'a karşı koyarlar.

Hikayenin sonunda Kont Olaf'ın türbanını ve ayakkabılarını çıkaran yetimler, sonunda herkesi Genghis'in Olaf olduğuna inandırsalar da, beceriksiz yetişkinler yüzünden onları yakalayamazlar. Üstüne üstlük hayatta onlara inanan tek arkadaşları Quagmire'leri de Olaf'a kaptırırlar. Quagmire'ler olayları açığa çıkarırken tuttukları notları içeren defteri Klaus'a ulaştıramazlar, olayların iç yüzünü bu bölümde de göremeyiz. Kont Olaf'ın arabasıyla hızla ilerlerken Baudelaire'lere V.F.D diye seslenirler ve bir sonraki bölüme çözülmesi gereken başka bir sır bırakarak gözden kaybolurlar.

Kitapla Film Arasındaki Farklar 

Kitap Mr. Poe'nun çocukları okula getirmesiyle başlarken, dizi Mr. Poe'nun ofisinde Mr. Tamerlane'e telefonda yetimlerin Prufrock'a başladıklarını açıklamasıyla başlar. Mr. Poe'dan bilgileri alan Jacquelyn, Larry'yi arayarak yetimlerin ihtiyacı olan yanıtları içeren kitabı onlara ulaştırmak için organizasyon yapar. Yeraltındaki gizli geçitlerinde buluşan Larry ve Jacquelyn'i duyan Kont Olaf kısa süre sonra yetimlerin peşine düşer. 

Kitapta çocuklar Nero'yla yalnız başlarına tanışsalar da okula kadar Mr. Poe tarafından getirilirler. Mr. Poe'nun Mulctuary Money Management'taki mesaisi çoktan başladığı için acilen gitmesi ve çocukları yalnız bırakması gerekir. Dizide çocuklar bekleme odasında yalnız başlarına beklemektedir. 

Kitapta çocuklara etrafı Nero gezdirirken, dizide bu görev iğrenç Carmelita Spats'a verilir. Kitapta ise Carmelita'yla ilk olarak okula gidiş yolunda karşılaşırlar. Carmelita Mr. Poe'nun yanında Baudelaire'leri itip onlara cakesniffers diye bağırır.

Kitapta "cakesniffers" ile ilgili detay verilmezken, dizide bunun hikayesi açıklanır. Jacques Snicket, kişi kendinden bilir işi diyerek Carmelita'nın sırrını bildiğini ima eder. Yetimlerin gizlice yemekhaneye girdikleri sahnede Carmelita'nın gerçekten de pasta koklama takıntısı olduğunu öğreniriz. 

Kitapta Nero, salyangoz resimleriyle süslenmiş bir kravat takan, burnu çeri domates takmış gibi kıpkırmızı duran, kel, iki tel saçını at kuyruğu yapan bir karakter olarak tasvir edilir. Dizideki karakter gerçek Nero'dan görüntü olarak çok farklıdır.

Kitapta idari binaya girmenin cezası yemekte çatal kaşık kullanmamaktır, Sunny her gün çalışmak için idari binaya girdiğinden onun çatal kaşık kullanması yasaktır. 

Kitapta eski okul koçu Miss Tench üçüncü kat penceresinden kazayla düşer, onun yerine yeni bir koç alırlar. Dizide ise Miss Tench, okul takımıyla beraber maça giderken servislerine önce Larry biner, sonra Kont Olaf ve çetesi servisi kaçırır, içerideki herkesten kurtulur ve okula koç olarak girer.

Kitapta zengin öğrencilere verilen tek kişilik lüks odalar şömineli, oyun odalı ve kütüphaneli diye tanıtılırken dizide Nero yetimlere lüks otel süitlerinin fotoğrafını gösterir.

Kitapta yetimlerin kaldığı kulübenin duvarları kalplı yeşil kağıtlarla kaplıdır, dizide bu yoktur.

Dizide kulübenin içine bir gazete fırlatılır, manşette yetimlerin çok mutlu olduğu yazar. Kitapta bu yoktur.  

Kitapta Violet Mr. Remora'nın sınıfındadır, onun anlattığı sıradan günlük hikayelerini dinleyip ezberlemekle yükümlüdür. Klaus ise Mrs. Bass'ın sınıfındadır ve onun rastgele ölçtüğü nesnelerin kaç cm olduğunu not alıp ezberlemekle yükümlüdür. Lemony Snicket, okul sisteminin kokuşmuşluğunu yarattığı bu evrenle okura tasvir eder. Dizi izleyicisiyse bu noktada biraz daha salak yerine konmuştur. İzleyicinin mesajı alamayacağı kaygısıyla şöyle replikler eklerler:  "edebiyat... boş boş hikayeler işte", "matematik... saçma sapan ölçüler işte".

Kitapta Carmelita Violet'le aynı sınıftadır ve bazen ona sataşır. Dizide bu yoktur. 

Kitapta Duncan gazeteci olmak ister, her şeyin detaylarını defterine not alır. Dizide Duncan'ın bu ilgi alanından bahsedilmez.

Kitapta Nero, koç Genghis'i çocukların kulübesine getirir, 5 yetimle orada tanışırlar. Dizide ise bahçede yapılan bir seremoni sırasında tüm okula tanıtılır. Dizide Carmelita, Olaf'ın okula girmesine yardımcı olur. Olaf, üçüzlerle ilk olarak koridorda karşılaşır, onları ilk önce Baudelaire zanneder, olmadıklarını anladığında onları da tanıdığını, onların da miraslarının peşinde olduğunu ima eder.

Kitapta Violet, yetişkinleri inandıramayacağını bildiği için ilk başlarda Olaf'ı tanımamış gibi yapar, onunla iyi geçinir. Dizide ilk andan itibaren onun Olaf olduğuna herkesi inandırmaya çalışırlar. 

Kitapta yemekte dev lazanyalar çıkar, yemek dağıtan görevliler metal maskelerle yüzlerini kapatır. Dizide yapış yapış spagettiler, iğrenç görünen haşlanmış sosisler, çoktan çürümüş meyveler servis edilir. Yemeği Larry dağıtır. Yetimler daha önce garson olarak hikayeye giren Larry'yi hatırlarlar.

Kitapta Mr. Poe'nun sekreteri Jacquelyn, Jacquelyn'in Prufrock'a gönderdiği Larry, Olaf'ın adamları tarafından buzluğa atılan Larry'yi kurtarmak için Prufrock'a gelen taksi şoförü Jacques Sniket karakterleri yoktur. 

Dizide Olaf ve Snicket'in 3 diğer genç adamla birlikte çekilmiş eski drama tiyatro kulübü fotoğrafı izleyiciye gösterilir. Kitapta böyle bir bağlantıya değinilmez.

Kitapta yetimler ilk kez yemekhanede yedikleri gün yanlışlıkla Carmelita'nın masasına oturur, Carmelita bağırıp onları kovar. Dizide ise yer ararlarken Carmelita onlarla alay eder, sonra üçüzlerin davet ettiği masada yerler. 

Kitapta yerdeki yengeçleri kaçırmak için ayakkabılarına küçük metal parçalar yapıştırırlar. Dizide ise delikli bir lamba icat ederek ışıklarla yengeçleri kaçırırlar.

Kitapta kütüphaneci Olivia yok, kütüphaneyi kullanmak için sınırlama da yok. 5 çocuk akıllarına geldiğinde birlikte kütüphaneye girip araştırırlar.

Kitapta Carmelita Olaf'tan taşıdığı haberler için bahşiş istediğinde yetimler vermezler. Kitabın sonunda Nero, Carmelita'ya 10 çift taşlı küpe borçlu olduklarını söyler. Dizide Nero bunu talep etmez.

Kitapta Sunny Baudelaire kılığına soktukları un çuvalını, Duncan'ın kazağından çıkan iple bağlarlarken, dizide kapkalın bir iple bağlarlar. Dizide ip koptuğu için foyaları meydana çıkarken kitapta böyle bir şey yoktur. 

Kitapta sene sonu sınavında Sunny'nin görevi zımbalamakken, dizide Nero'ya gelen mektupları renklerine göre sıralamak gibi bir dizi farklı görevi vardır.

Dizide Baudelaire'ler konferans salonunda, tüm okulun gözü önünde sınava girerken, kitapta kulübelerinde sınavdan geçerler. Bu sınava Koç Genghis katılmaz. Mr. Remora ve Mrs. Bass henüz Genghis ile tanışmamıştır. 

Dizide Baudelaire'ler tüm sınavları geçince, Genghis son bir sınavları daha olduğunu, beden eğitimi dersinin ortalamayı %51 etkilediğini, geçmek için onun sınavını atlatmaları gerektiğini söyler. Geçmişte kendisinin de bu nedenle okuldan atıldığını, daha önce kendisinin de Snicket ve Baudelaire'lerin annesiyle birlikte Prufrock'ta öğrenci olduğunu ima eder. Kitapta böyle bir bağlantıdan bahsedilmez. 

Kitapta Koç Genghis, gece koşusuna çıkanların üçüzler olduğunu keşfeder ve onları yemekhaneye sürer. Nero, kopya çektikleri için onları kovacağını söyler. Dizide ise ip koptuğu için yakalanırlar, kaçıp kütüphaneye saklanırlar ve burada kanca elli adam tarafından yakalanırlar.

Kitapta Mr. Poe hikayenin sonunda yetimlerin kulübede yaşadığını görür. Dizide bunu hiçbir zaman öğrenmez.
Kitapta bilek güreşi yapmazlar. Dizide sınavın sonunda Violet ve Klaus, Olaf'la bilek güreşi yapar. Sunny bu arada Olaf'ın bileğini ısırır, Olaf yenilir, ayakkabısı ayağından fırlar ve bileğindeki göz dövmesi ortaya çıkar. 

Dizide üçüzlerin elindeki dürbün parçasıyla Baudelaire'lerin elindeki dürbün parçası birbirine uyar ve bunun altında bir gizem olduğunu anlarlar. Kitapta bu yoktur. 

Dizide Baudelaire'lerin Josephine halanın evinde kaybettikleri kitaptan üçüzlerde de olduğu ortaya çıkar. Kitapta ise böyle bir detay yoktur.

Kitapta Duncan ve Isadora kaçırılırken, Klaus'a seslenerek ona bıraktıkları deftere bakmasını, Olaf'la ilgili bir şey öğrendiğini, V.F.D ile ilgili olduğunu söyler. Ancak Klaus defteri Olaf'a kaptırır. Dizide ise üçüzler kütüphaneye saklandıkları sırada, Larry'nin Baudelaire'lere getirdiği ve kaybettiği kitabı bulup her türlü gizemi öğrenirler.

12 Temmuz 2018 Perşembe

2018'de Vizyona Girecek 34 Uyarlama Film

Ready Player One, Annihilation gibi merakla beklenen roman uyarlamalarıyla giriş yaptığımız 2018 yılının ikinci yarısında da okurları ve izleyicileri heyecanlandıran uyarlamalarla karşılaşacağız. Fantastik romanların, çocuk romanlarının yanı sıra bu sene izleyiciyi ilginç temalar bekliyor. Uyuşturucuyla mücadele, eşcinsellik, ırkçılık, gerçek gazetecilik hikayeleri, apokaliptik hikayeler, biyografiler, tarihi uyarlamalarla karşılaşacağız.



21 yaşındayken geçirdiği bir araba kazası nedeniyle felç geçiren John Callahan, kazanın ardından yeteneklerini hayata geçirir ve çizerlik kariyerine başlar. Genellikle kara mizah türünde çizen Callahan'ın kendi kaleme aldığı anılarından uyarlanan filmde, Callahan'ı Joaquín Phoenix canlandıracaktır.



Orijinal ismiyle La nuit a dévoré le monde, Pit Agarmen takma adıyla yazan Martin Page'in 2012'de aynı isimle yayınlanan romanından uyarlanır. Sam bir sabah akşamdan kalmış bir şekilde uyanır, pencereden dışarı baktığında ölü insanların Paris sokaklarında gezdiğini görür. Kendini bu tuhaf durumdan korumaya ve hayatta kalmaya çalışacaktır. Hollywood zombilerinden sıkılanlar için Eiffel manzaralı zombileri izlemek ilginç bir deneyim olabilir.



Amerikalı yazar Emily M. Danforth'un 2012 yılında yayınlanan aynı isimli coming-of-age genç yetişkin romanından uyarlanır. 12 yaşındaki Cameron Post, ailesinin ölümü üzerine muhafazakar teyzesinin yanında yaşamaya başlar. Eşcinselliğini keşfetmeye başlayan Cameron, burada arkadaşıyla romantik bir ilişkiye başlar. Bunun üzerine teyzesi tarafından bu "sapkın" eğilimlerinden kurtulması için bir eşcinsel kampına gönderilir. Chloë Grace Moretz, Cameron Post'u canlandırır. 



Steve Alten'ın ilk olarak 1997'de yayınlanan 7 kitaplık Meg serisinden sinemaya uyarlanır. ABD deniz kuvvetleri dalgıcı baş kahraman Jonas Taylor, okyanusta yok olmuş bir köpekbalığı türü olan Megalodon'lara rastlar ve olaylar gelişir. 1997'den beri devam eden ve nihayet 2018'de son bulacak olan film projesinde Jonas Taylor'ı Jason Statham canlandıracaktır. 



Colorado Springs Polis Departmanının ilk Afrikan-Amerikan polisi olan Ron Stallworth, ırkçı radikal sağcı organizasyon Ku Klux Klan'ın yerel örgütünün içine sızmayı başarır. Örgüt üyeleriyle siyahilere karşı nefret söylemleriyle dolu telefon görüşmeleri yapar ve bu konuşmaları kaydeder, yüz yüze görüşmelere beyaz polis memurlarını gönderir, kayda aldığı telefon görüşmeleri sayesinde örgüt üyelerini yakalattırır. 2005 yılına kadar başarıyla sürdürdüğü kariyerinden emekli olan Stallworth, 2014 yılında Black Klansman isimli kitabıyla başından geçenleri anlatır. Spike Lee'nin yönetmenliğinde uyarlanan filmde, Stallworth'ü John David Washington canlandırır.  


Kendisi de zengin ve saygıdeğer bir aileden gelen Kevin Kwan, 2013 yılında zengin karakterlerin hayatını anlattığı Crazy Rich Asians romanını yazar. Roman okurlardan çok beğeni toplar, en çok satılanlar listesine girer. Yazar bu ilgiye 2 roman daha yazarak karşılık verecektir. Jon M. Chu'nun yönetmenliğini yaptığı, aynı isimle sinemaya uyarlanan filmde New York'lu Rachel Chu erkek arkadaşının ailesiyle tanışmak için Singapur'a gider ve olaylar gelişir. 



İngiliz yazar Nick Hornby'nin 2009'da yayınlanan aynı isimli romanından sinemaya uyarlanır. Kitap, kurgusal şarkı sözü yazarı Tucker Crowe, onun hayranı Duncan ve Duncan'ın sevgilisi Annie etrafında döner. Jesse Peretz'in yönettiği film uyarlamasında Ethan Hawke, Tucker Crowe rolünde karşımıza çıkar. 



I Know What You Did Last Summer ile ismine aşina olduğumuz, Lois Kerry takma adıyla yazan Amerikalı yazar Louis Duncan'ın 1974'te yayınlanan aynı isimli romanından uyarlanır. Genç yetişkinlere yönelik olan, doğaüstü temaları gotik bir atmosferde işleyen romanın sinema uyarlamasını Rodrigo Cortes yönetir ve Madame Duret rolünü Uma Thurman canlandırır. Ailesi tarafından yatılı okula verilen ortaokul çağlarındaki bir kız çocuğu, okulda bazı doğaüstü olaylarla karşılaşır ve olaylar gelişir.



Amerikalı yazar Meg Wolitzer'ın 2003'te çıkan aynı isimli romanından uyarlanır. Joan ve Joseph Castleman çifti uzun yıllardır evlidir. Joseph uluslar arası üne sahip bir yazardır. Joan da yazmayı sevmesine rağmen kocasının isteklerinin ve repütasyonunun öne çıktığı evliliklerinde kendi yeteneklerini geri plana atmayı seçer. Bir gün birlikte Joseph'e verilecek olan Nobel ödülünü almak için uçakta seyahat ederken artık bu duruma bir son vermeye karar verir ve olaylar gelişir. İsveç, ABD, İngiltere ortak yapımı filmi Björn Burge yönetir.



1916 doğumlu İngiliz yazar Penelope Fitzgerald'ın 1978'de yayınlanan aynı isimli romanından uyarlanır. 1959'da İngiltere'nin küçük bir kasabasında geçen romanda, orta yaşlı bir dul olan Florence Green büyük uğraşlarla ve fedakarlıklarla terk edilmiş eski bir evi alıp kitapçı dükkanına dönüştürür. Verdiği emeklerin sonucunu nihayet almaya başladığında Mrs. Gamat sahneye çıkar ve evi bir sanat galerisine dönüştürmek için Green'den satın almaya çalışır. Green'in karşı çıkması üzerine Mrs. Gamat parlamento üyesi yeğenini devreye sokarak evi Green'in elinden zorla alır. Isabel Coixet'nin yönettiği filmde Florence Green'i Emily Mortimer, Mrs. Gamat'ı Patricia Clarkson canlandırır.



"Papillon" lakaplı Henri Charrière, 1931 yılında bir kadın satıcısını öldürdüğü suçlamasıyla tutuklanır. Henri suçu kesinlikle inkar etse de tutuklama kararından kaçamaz. Yarı otobiyografik, yarı kurgusal Papillon romanını ilk olarak 1969 yılında yayınlatır ve burada bir sürü diğer suçtan bahseder. Kitap Fransızlar ve daha sonra İngilizler tarafından büyük ilgiyle karşılaşır. Kitapta bahsettiği suçların çoğunu kendisi işlediğini iddia etse de daha sonra bir kısmının hapishanedeki diğer kişiler tarafından işlenmiş olduğu iddiaları ortaya atılır. Roman ilk olarak 1973 yılında, Dalton Trumbo'nun uyarladığı senaryoyla sinemaya uyarlanır. 2017 yılında, Michael Noer yönetmenliğinde, Trumbo'nun yazdığı orijinal senaryodan faydalanarak tekrar uyarlanır. Charlie Hunnam, Henri'yi canlandırır.  


Galli yazar Sarah Waters'ın 2009'da yayınlanan gotik romanıdır. Önceki romanlarının aksine, burada eşcinsellik konusunu işlemez, hikayenin merkezine bir erkek karakteri oturtur. İngiltere'de geçen hikayede, baş kahramanımız olan genç doktor, eskiden varlıklı ve saygın olup artık maddi durumları kötüleşmekte olan bir aileyle arkadaş olur ve karanlık bir atmosferde olaylar gelişir. Eleştirmenlere göre İngiltere'nin savaş sonrası karışan sınıf sistemini tasvir eden romanın film uyarlamasını Lenny Abrahamson yönetir ve doktor rolünü Domhnall Gleeson canlandırır.



Amerikalı gazeteci yazar Randall Sullivan'ın 2002'de yayınladığı LAbyrinth: A Detective Investigates the Murders of Tupac Shakur and Notorious B.I.G., the Implication of Death Row Records' Suge Knight, and the Origins of the Los Angeles Police Scandal isimli, Tupac Shakur ve Christopher Wallace'ın ölümlerini irdeyen kitabından uyarlanır. Brad Furman yönetmenliğinde çekilen filmde Russell Poole'u Johnny Depp canlandırır.



Darcey Bell'in aynı isimli ilk romanından sinemaya uyarlanır. Annelikle ilgili blog yazan Stephanie, en yakın arkadaşı Emily'nin birden bire ortadan kaybolmasının üzerindeki sır perdesini kaldırmak için araştırmalar yapar. Roman gezici bakış açısıyla yazılır, olayları çeşitli karakterlerin gözünden takip edersiniz. Fox 2000, 2016 yılında film haklarını satın alarak Paul Feig yönetmenliğinde sinemaya uyarlar. Stephanie'yi Anna Kendrick, Emily'yi Blake Lively canlandırır.



Atonement'ın yazarı 1948 doğumlu İngiliz Ian McEwan'ın 2014'te yayınlanan romanından uyarlanır. Aile Hukukunda uzmanlaşmış olan yüksek mahkeme yargıcı Fiona Meye, kariyerinde sürekli olarak aileyle ilgili hassas kararlar vermek zorunda kalır, gergin dönemlerden geçer. Jack'le evliliklerinin kopma noktasına geldiği bir dönemde, 18 yaşını doldurmasına 3 ay kalmış bir gencin davasıyla ilgili bir karar vermesi gerekir. Yehova'nın Şahitleri'ne mensup olan genç, dini inancı gereği kendisine kan verilmesini reddetmektedir ve bu durum onun ölümüne sebep olacaktır. Richard Eyre'in yönettiği filmde Fiona Meye karakterini Emma Thompson ve Jack karakterini Stanley Tucci canlandırır.



1938 doğumlu Amerikalı yazar John Bellairs'in aynı isimli çocuk romanından uyarlanır. Lewis Barnavelt yetim kaldıktan sonra gizemli amcası Jonathan Barnavelt ile birlikte yaşamak üzere Michigan'a taşınır. Burada önce amcasının falcı olduğunu öğrenir, daha sonra da komşuları Florence Zimmerman'ın büyücü olduğunu öğrenir ve olaylar gelişir. Eli Roth'un yönettiği film uyarlamasında Jonathan'ı Jack Black, Bayan Zimmerman'i Cate Blanchett canlandırır.



The Lost City of Z'nin yazarı Amerikalı gazeteci David Grann'in 2003 yılında The New Yorker'da yayınlanan makalesinden uyarlanır.  Forrest Tucker'ın gerçek hikayesinden esinlenilir. Elisabeth Moss, Robert Redford ve Casey Affleck'in başrollerde oynadığı filmi David Lowery yönetir.



Amerikalı yazar David Sheff'in 2008'de yayınlanan Beautiful Boy: A Father's Journey Through His Son's Addiction isimli anı kitabından uyarlanır. Ailecek oğlu Nic'in uyuşturucu bağımlılığıyla savaşırlar. İlk olarak The New York Times'ta bir makale olarak yayınladığı anılarını zamanla büyüterek kitaplaştırır ve çok satanlar listesine girer. Felix Van Groeningen'in yönettiği film uyarlamasında David'i Steve Carrell, Nic'i Timothéw Chalamet canlandırır. 



Tarih profesörü James R. Hansen'ın yazdığı, 2005 yılında First Man: The Life of Neil A. Armstrong ismiyle yayınlanan biyografisinden uyarlanır. Neil Armstrong'un ilk resmi biyografisidir. Damien Chazelle yönetmenliğinde uyarlanan filmde Armstrong'u Ryan Gosling canlandırır. 



1988 doğumlu Afrikan-Amerikan yazar Angie Thomas'ın 2017'de yayınlanan aynı isimli genç yetişkin romanından uyarlanır. Thomas, yazdığı kurgularla ABD'de yaşayan Afrikan-Amerikan genç yetişkinlere örnek olmayı ve Black Lives Matter hareketine dikkat çekmeyi planlar. George Tillman Jr. yönetmen koltuğundadır. 

21. Mowgli


1865 doğumlu İngiliz gazeteci, roman yazarı Rudyard Kipling'in The Jungle Book hikayelerindeki baş kahramanı Mowgli'den esinlenilerek sinemaya uyarlanır. Kurtların yetiştirdiği vahşi bir çocuğu anlatan hikayenin film uyarlamasını Andy Serkis yönetir. Cate Blanchett, Benedict Cumberbatch ve Christian Bale gibi isimlerle dikkat çekici bir oyuncu kadrosuna sahiptir.



1939 doğumlu Amerikalı yazar Lee Israel'in aynı isimli anı kitabından uyarlanır. Israel, yayıncısının teklifi üzerine kozmetik sektörünün önde gelen isimlerinden Estée Lauder'in izinsiz açık saçık bir biyografisini yazmaya başlar. Haberi alan Lauder, Israel'i vazgeçirmek için rüşvet teklif eder. Israel rüşvet teklifini kabul etmeyecektir ancak daha sonra anı kitabında bundan pişman olduğunu itiraf edecektir, çünkü Lauder ustaca bir hamleyle aynı anda kendi biyografisini yayınlatarak Israel'in yükselen kariyerini keskin bir düşüşe uğratır. Bu olaydan sonra bir daha edebiyat dünyasında tutunamayan Israel daha sonra edebi hırsızlık da yapacaktır. Film uyarlamasında Lee Israel'i Melissa McCarthy canlandırır.



Don Keith ve George Wallace'ın 2012 yılında Firing Point ismiyle yayınlanan romanlarından sinemaya uyarlanır. Kaçırılan Rusya Başkanı'nı kurtarmak için ABD Deniz Kuvvetleriyle iş birliği yapan Amerikalı bir deniz altı kaptanı hikayenin merkezindedir. Oyuncu kadrosunda Gary Oldman ve Gerard Butler isimleri dikkat çeker.  

24. Beoning


Dünyaca ünlü Japon yazar Haruki Murakami'nin ilk olarak 1993 yılında yayınlanan The Elephant Vanishes kitabındaki kısa hikayelerden biri olan, ilk olarak 1983 yılında The New Yorker'da yayınlanan Barn Burning'den sinemaya uyarlanır. Hae-mi seyahate çıkacağı için kedisini komşusu ve arkadaşı Jong-Su'ya bırakır. Döndüğünde Ben ismindeki gizemli erkek arkadaşını da yanında getirir. Ben, gizli hobisini onlara açıklar ve olaylar gelişir.



1776 doğumlu fantastik ve gotik hikayeler yazan Prusyalı romantik yazar Ernst Theodor Amadeus Hoffmann'ın aynı isimle 1816'da yayınlanan hikayesinden uyarlanır. Bir genç kızın büyülü bir dünyada başından geçen olayları anlatır. Oyuncu kadrosunda Keira Knightly, Helen Mirren ve Morgan Freeman gibi isimler yer alır. 



Arkansaslı tutucu bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Garrard Conley'nin 2016 yılında Boy Erased: A Memoir ismiyle yayınlanan anı kitabından uyarlanır. Papaz babası ve tutucu aile ortamı içinde eşcinselliğini keşfetmeye başlayan Conley, ailesi tarafından "tedavi" amacıyla eşcinsel dönüştürme terapisine gönderilir. Joel Edgerton'un yönettiği film uyarlamasında Nicole Kidman ve Russell Crowe gibi isimler oynar. 



İsveçli yazar Stieg Larsson dünya çapında ses getiren 3 kitaplık Milenyum Serisini (Ejderha Dövmeli Kız, ...) yazdıktan sonra, yayınevi Norstedts 2004 yılında kalp krizi nedeniyle yazar öldüğünde, dördüncü kitap için İsveçli gazeteci yazar David Lagercrantz'la anlaşır. Lagercrantz'ın yazdığı ilk devam romanı 2015'te yayınlanır. Film uyarlamasının başrolünde Clair Foy yer alır.



Dr. Seuss ismiyle yazan 1904 doğumlu çocuk kitabı yazarı, politik çizer Theodor Seuss Geisel'in 1957'de yayınlanan How the Grinch Stole Christmas! hikayesinden uyarlanır. Grinch karakterini Benedict Cumberbatch seslendirir.



Fantastik Canavarlar hikayesinin devam filmidir, senaryosunu hikayenin yazarı J.K. Rowling yazar. İlk filmde de başrolde oynayan Eddie Redmayne'in yanı sıra Jude Law ve Johnny Depp gibi isimler oyuncu kadrosunda yer alacaktır.



House of Cards sevenlerin kaçırmaması gereken bu film, Amerikalı senatör Gary Hart'ın 1988 yılında yaptığı başkanlık kampanyasını konu alır. HoC'ın ikinci sezonunda kendisi olarak rol alan gazeteci Matt Bai'nin yazdığı All the Truth Is Out: The Week Politics Went Tabloid kitabından uyarlanır. Jason Reitman'in yönettiği filmde Gary Hart'ı Hugh Jackman canlandırır.

31. Judy


Meryl Streep'li Florence Foster Jenkins'in uyarlandığı Glorious! komedi oyununun yazarı olarak tanıdığımız Peter Quilter'ın yazdığı End of the Rainbow müzikalinden sinemaya uyarlanır. Amerikalı şarkıcı Judy Garland'ın ölmeden önceki son zamanlarını konu alır. Rupert Goold'un yönettiği filmde, Judy'yi Renée Zellweger canlandırır.



Tarihçi John Guy'ın 2004 yılında yayınlanan, İskoçya Kraliçesi Mary'nin hayatını anlattığı My Heart is My Own: The Life of Mary Queen of Scots kitabından sinemaya uyarlanır. Josie Roirke'nin yönettiği filmde Mary'yi Saoirse Ronan canlandırırken, Kraliçe Elisabeth I'i Margot Robbie oynar. Ayrıca Guy Pearce, David Tennant gibi isimler dikkat çeker.



İngiliz çocuk kitabı yazarı Philip Reeve'in yazdığı, kendisi ve fanları tarafından gayriresmi olarak Mortal Engines Quartet ismiyle anılan, resmi ismi ise The Hungry City Chronicles olan serinin ilk romanı Mortal Engines'den sinemaya uyarlanır. Hikaye Londra'da, post-apokaliptik bir atmosferde geçer. İnsanlar dev makinelerle küçük kasabalara saldırıp kaynaklarını ele geçirerek hayatta kalmaya çalışır. Christian Rivers'ın yönettiği filmde Hugo Weaving, Stephen Lang, Robert Sheehan gibi isimler yer alır.



1899 Avustralya doğumlu İngiliz yazar Pamela Lyndon Travers'in yazdığı ünlü Mary Poppins serisinden esinlenilir. Oyuncu kadrosunda Emily Blunt, Meryl Streep, Colin Firth gibi isimler yer alır.