Fritz Lang yönetmenliğinde çekilen 1927 yapımı Metropolis, Alman Dışavurumculuk akımının en iddialı yapımlarından biri olmanın yanı sıra, birçok modern bilim kurgu filmine ilham veren, dünyada çekilen ilk büyük bütçeli ve iddialı bilim kurgu filmi olma özelliğini taşır. Örneğin Makine Adam, Star Wars'taki C-3PO'ya; uçan mekikler, yüksek binalar Blade Runner başta olmak üzere birçok bilim kurgu filmine ilham olur.
Savaş döneminden geçen Almanya, iddialı filmler çekerek Hollywood'un tekeline aldığı sinema sektöründe sesini duyurma çabasındayken, korku türünün atası niteliğinde, kendine özgü karanlık dışavurumcu bir dil geliştirir. Genellikle çarpık perspektiflerin, korkutucu makyajların, amatörce yapılmış dekorların kullanıldığı bu türe ait filmler daha çok düşük bütçeyle yapılmış bir görünüme sahiptir. Metropolis de Almanya'nın iddialı filmler yapma sürecinden doğduğu için ve karamsar, distopik bir atmosfere sahip olduğu için Alman Dışavurumcu sinema türüne dahil edilir ama türün diğer filmleriyle karşılaştırıldığında çok daha farklı özellikleri vardır, çağının ötesindedir. Metropolis 5.1 milyonluk dev bir bütçeyle çekilir. UFA bunun altından kalkabilmek için Paramount'la iş birliği yapar ve uluslar arası gösterime sunmak üzere çekimlere başlarlar.
Filmin Ortaya Çıkışı ve Kitap Uyarlaması
Fritz Lang 1924 yılında New York'u ziyaret eder. Burada gördüğü yüksek binalar, köprüler ve ışıltılı hayattan çok fazla etkilenir. Evine döndüğünde, önemli bir Alman yazar olan karısı Thea von Harbou'ya, dev bir şehri konu alan bir film çekmek istediğini söyler ve ona bunu romanlaştırması görevini verir.
Harbou romanı 1925 yılında bitirir, Illustriertes Blatt dergisinde seri halinde yayınlanmaya başlar, ayrıca dergide yayınlanan hikayeye, çekilecek olan film uyarlamasından da ekran görüntüleri eklerler. Nihayet 1926 kitap şeklide basılır. Film için yazılan bu kitap H.G. Wells hikayelerinden ilham alır.[1] Wells, daha sonra film uyarlamasını izlediğinde filmin çok kötü olduğunu söyleyecektir.[2]
Kalabalık oyuncu kadrosu, Art Deco'dan ilham alan fütüristik setler, yeni teknikler kullanılarak zor şartlar altında çekilen ve 1927'de yayınlanan film, komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle sansür yer ve 90 dakikaya düşürülür. Yeni hali Lang'in hiç beklemediği iki kişiden büyük övgü alır: Adolf Hitler ve Joseph Goebbels. Goebbels bir konuşmasında filme atıf yaparak burjuvazi politikasının öldüğünü, onun yerine bastırılmış "ellerin ve başların" tarih sahnesindeki yerini alacağını söyler. Biraz da beklemediği bu iki hayranının etkisiyle, Lang daha sonra çektiği filmi artık beğenmediğini söyleyecektir. Filmi çektiği dönemde yeterince politik düşünmediğini, toplumsal bilince sahip bir filmin "eller ile beyin arasında kalp ara buluculuk yapmalıdır" argümanının gerçekçi olmadığını, bir masaldan ibaret olduğunu ve bu nedenle yaptığı işi artık saçma bulduğunu söyler. Nazi Partisi'nin büyük bir destekçisi olan karısıyla birkaç sene sonra ayrılacaklardır.
Filmdeki Distopik Öğeler
Bitişik düzenle inşa edilmiş tek tip dev gökdelenler, yer altında insanlık dışı koşullarda çok çalıştırılıp köleleştirilen işçiler, yerin üstünde geniş bahçelerde gezip, dersliklerde eğitim alıp, parklarda oyun oynayan, yalnızca zenginlerin çocuklarına ayrılmış "oğullar kulübü", asma köprülerden geçen trenler, iki kişilik küçük uçaklar, yerde gezen yüzlerce araba, bir kötü adam figürü olarak mutlak gücü elinde tutan Joh Fredersen ve çok zeki bir doktorun imza attığı Makine Adam icadı.
İlk olarak işçi sınıfıyla zenginleri çok kalın bir çizgiyle ikiye ayırıp aralarındaki zulüm/çile ilişkisinin anlamsızlığını gösterdiği için toplumsal bir roman/filmdir. Bu ayrımı uzak gelecekte (kitaba göre 2026 yılında) karamsar bir atmosfer içinde tasvir ettiği için de distopik bir romandır. Fabrikanın bir anda ağzını açıp kurbanları yutan Tanrı Moloch'a dönüşmesi gibi kölelik eleştirisi sahneleriyle çok sağlam mesajların sizi beklediği umuduna kapılırsınız. Ama genel olarak distopik romanlardan alışık olduğumuz gibi, bu eşitsizliğe ezilenin gözünden bakmaz. Lang'in kendisinin de sonradan fark ettiği gibi, toplumdaki bu anlamsız sınıf farkına filmin verdiği yanıt çok zayıf kalmıştır. Zenginlerin ezdiği, fakirlerin de ezildiği bir toplumda iki tarafın iletişim kurmasının tüm sorunu ortadan kaldıracağını iddia etmek bir bakıma fazla "elitist" bir çözüm önerisidir. Head denilen, romandaki zengin kesimin nüfuzuna ve otoritesine hiçbir zarar vermeyecek ve bu nedenle de toplumda değişime neden olmayacak, zayıf bir çözümdür.
Çoğu kaynağa göre filmde pentagram, tek göz, insan görünümüne sahip olmasına rağmen insanlıkla hiçbir ortak özelliği olmayan tamamen yönetilebilir robot gibi İlluminati sembolleri ve yozlaştırılan ahlak, zihin kontrolü gibi atıflar yer alır.[3]
Filmle Kitap Arasındaki Farklar
Film için yazılmış olmasına rağmen filmin eklemediği birtakım küçük detaylar ve değişen bazı kısımlar vardır.
- Kitapta Joh Fredersen, oğlu kendisini terk ettiğinde tavsiye almak için annesine gider. Gaddarlığı ve hırsı nedeniyle artık kendi yolundan sapan ve kendisini dinlemeyen oğluna tavsiye vermeyi reddeder.
- Filmde Joh'tan talimat alır almaz Freder'in izini bulan Slim'in aksine, kitapta her yere bakmasına rağmen Freder'i ilk başta bulamaz.
- Kitapta Josaphat, Slim evlerini bulduktan sonra uçakla uzaklara gönderilir. Yardım edeceğine söz verdiği halde Freder'i yarı yolda bırakmanın vicdanıyla havadayken pilotu bayıltır ve paraşütle atlar. Bir tarlaya düşüp bir kadın tarafından iyileştirildikten sonra derhal Freder'in yanına koşar. Filmde elbette bu kadar atraksiyona girilmez.
- Filmin sonundaki "Beyin ile Ellerin ara bulucusu Kalp olmalıdır" sahnesi kitapta yer almaz.
-----
Slim ya da Thin Man'i oynayan Fritz Rasp'ın şahane bir oyunculuk çıkardığını söyleyelim. Talimat alınca gözlerini kapatıp itaat etme ve işine konsantre olma mimiğini tam da kitapta açıklandığı gibi gerçekleştirir. Ayrıca Joh Fredersen ve Rotwang karakterleri de efsanedir.
Açıkçası Maria'nın ve Freder'in oyunculukları abartılıdır. Sessiz filmlerde mesajı aktarabilmek için belirgin jest ve mimik yapma gerekliliğini fazla abartarak yerine getirdikleri için bir parça rahatsız edicidir.
Son olarak, birçok İncil atıfının, Tanrı göndermelerinin toplumsal mesajın, sistem eleştirisinin (!), dini öğenin sığdırıldığı bu hikayeyi kırpılmış sessiz film versiyonunu izleyerek tam anlamıyla anlamak imkansız olduğu için, referans amaçlı romanı okumak kesinlikle gereklidir.
İyi okumalar/izlemeler.