İskoç yazar Robert Louis Stevenson'ın 1886 yılında yayınlanan kısa romanı. İnsan doğasının ikiliğini alegorik biçimde anlatan bu klasik gotik hikaye 1900'lü yılların başından itibaren onlarca kez uyarlanır. Rouben Mamoulian yönetmenliğinde çekilen 1931 yapımı film en ünlülerinden bir tanesidir. Hays yasasının getirdiği sansürler nedeniyle kitabı uyarlamayan, bunun yerine 1931 tarihli filmi neredeyse birebir yeniden çeken 1941 yapımı, Ingrid Bergman'lı versiyon da bir o kadar ses getirir.
Saygıdeğer ve tanınmış bir doktor olan Henry Jekyll'ın eski dostu Bay Utterson hikayenin anlatıcısıdır. Soruşturma tekniğiyle doğaüstü bir olay Bay Utterson tarafından çözülerek okura aktarılır. Londra sokaklarında çarpıştığı bir genç kızın üzerine basıp geçen Mr. Hyde gaddarlığıyla Bay Utterson'ın yürüyüş dostu Enfield'ın dikkatini çeker. Dehşet uyandıran bir görünüme sahip olan bu tuhaf adamın serbestçe Doktor Jekyll'ın evine girip çıkabildiği anlaşılır. Doktor Jekyll'ın vasiyetinde yazan "ortadan kaybolmam durumunda mirasım Mr. Hyde'a bırakılsın" maddesi Bay Utterson'ın şüphelenmesine neden olur ve dolandırıcı olduğunu düşündüğü Mr. Hyde'ın peşine düşer. Yaptığı soruşturmalar sonucunda bir tuhaflık fark eder. Doktor Jekyll artık eskisi kadar ulaşılabilir değildir, çoğunlukla ziyaretçi kabul etmez, üstelik Mr. Hyde ile hiçbir zaman birlikte görünmemelerine rağmen bu tuhaf adamı koruması altına almıştır. Doktor Jekyll'ın uşağı Poole'un dikkatli gözlemlerinin yardımıyla Bay Utterson olanların iç yüzünü aydınlatmak için bir gün zorla eve girer. Burada ortak dostları Doktor Lanyon'ın mektubunu bulur. Metafizik yöntemlere inanmadığı için Doktor Jekyll'la büyük tartışmalar yaşamış olan Doktor Lanyon, mektubunda tanık olduğu dehşet verici olayı detaylarıyla anlatır. Mektuba göre Mr. Hyde gözleri önünde bir sıvı içerek Doktor Jekyll'a dönüşür. Mr. Hyde'ın yerde yatan cansız bedenini keşfeden Bay Utterson yaşadığı şaşkınlığın üzerine Doktor Jekyll'ın ona bıraktığı mektubu açıp okur. Doktor Jekyll, insan doğasında bir değil en az iki ruh olduğunu, sürekli olarak birbirleri üzerinde hakimiyet kurmaya çalıştıklarını, çatışmalar ve sorgulamalar nedeniyle iyinin iyiliğini tam olarak yaşayamadığını ve kötünün dilediği gibi hareket edemediğini, bunların ayrılması halinde tüm sorunların ortadan kalkacağını yazmıştır. Uzun süren deneyler sonucunda içindeki kötüyü iyiden ayıracak karışımı bulur ve kendisi üzerinde dener. Başarılı olan deneyin sonucunda heybetli bir görünüme sahip olan Doktor Jekyll, ufak tefek, tam olarak gelişmemiş gibi duran, zayıf ve çirkin Mr. Hyde'a dönüşür. İçindeki iyinin kötüyü bunca senedir baskıladığı için kötü tarafının yeterince gelişemediği sonucunu çıkarır. Başlarda içine yayılan özgürlük ve zincirleri kırma hissi nedeniyle çok güzel görünen bu deneyim, daha sonraları Mr. Hyde'ın Sir Danvers Carew'ı öldürmesiyle bir vicdani çatışmaya dönüşür. İçindeki kötüyü zorla bastırmaya çalışıp başarılı olamayan Doktor Jekyll sonunda Mr. Hyde'a tamamen teslim olur ve kendini öldürür.
Türkçeye ilk olarak 1942 yılında İki Yüzlü Adam ismiyle çevrilen roman, daha sonra pek çok yayınevi tarafından yeniden çevrilir. Genellikle Dr. Jekyll ve Mr. Hyde ismi kullanılır.
İnsan benliğinin ikiliğini, iyiyle kötünün her zaman yan yana yaşadığını, soyluların bile bu ikiliğe sahip olduğunu söyler roman. Doktor Jekyll'in içindeki kötüyü bunca senedir bastırmasını zorunlu kılan şey geniş ve saygıdeğer çevresidir. Dışarıdan bakıldığında görülen başarılı ve ahlaklı yaşantısında içten içe, içindeki kötüyü serbest bırakma arzusu hakimdir. Özgürlüğün tadını alan kötü gittikçe daha gaddarlaşır, en sonunda zevk için cinayet işler. Bastırılan kötülük tehlikeli bir şekilde patlak verir.
Yüzündeki gölgeler, korku atmosferi, karanlık dekorlar, kötülük, vs. öğeleri içeren Mr. Hyde tasviri, Alman Dışavurumculuk akımını fazlasıyla hatırlatır. Kullanılan sorgulama anlatım tekniği bakımından ve içerdiği gotik unsurlar itibariyle Dracula (1897) romanıyla da birçok paralellik tespit etmek mümkündür.
Rouben Mamoulian yönetmenliğinde çekilen 1931 yapımı film serbest bir uyarlamadır. Hikayenin anlatım tekniği, karakterler ve mekanlar neredeyse tamamen farklıdır. Ancak insan benliğinin ikiliğini sinematik dille çok zekice çözümler bularak anlatmayı başarır, bu bakımdan diğer uyarlamaların bir adım önüne geçer.
Kitaptakinin aksine genç olan başarılı ve saygın Doktor Jekyll, filmin başında verdiği bir konferansta iyiyle kötünün ayrılması üzerine yaptığı çalışmaları anlatarak büyük bir sarsıntı yaratır. Kitabın aksine, izleyici doktorun amacını ve birazdan olacakları en baştan öğrenir.
İçindeki iyi ve kötüyü ikili bir aşk hikayesi üzerinden geliştirir. Soylu bir aileden gelen güzel, akıllı, iyi huylu, affedici nişanlısı Muriel içindeki iyiyi harekete geçirirken, bir gece sokakta dayak yemekten kurtardığı şuh, güzel, basit, hafif, gece kulübünde çalışan Ivy Pearson içindeki kötüyü uyandırır. Ivy Pearson'ın geceyi kendisiyle geçirmesi için takındığı baştan çıkarıcı hallere zar zor karşı gelen Doktor Jekyll soluğu laboratuvarda alır ve uzun zamandır üzerinde çalıştığı karışımı deneme cesaretini gösterir.
1931 yılı için mükemmel bir yaratıcılık içeren bir sahneyle, yakışıklı Doktor Jekyll'dan çirkin Mr. Hyde'a dönüşümüne kendi gözünden aynaya bakarak anbean tanık oluruz. Filmin belki de tek eleştirilecek yönü Mr. Hyde'ın boyutunun aynı tutularak adeta bir maymuna dönüştürülmesidir. Kitapta vurgulanan, kötülüğün cılız kalmış olması bölümü tamamen atlanmıştır. Tavırları da karikatürize denilebilecek seviyede vahşi ve hayvani gösterilir.
İksiri alarak istediği zaman tekrar Doktor Jekyll'a dönüşen karakter, General Carew'in kızı Muriel ile olan ilişkisini de bir yandan sürdürür. İçindeki kötüyü belki de tamamen bastırmak için evlilik tarihlerini erkene almayı önerir. Bu önerisi nihayet General tarafından kabul edildiğinde artık bir daha Mr. Hyde'a dönüşmeyeceğine dair kendisine söz verir. Ancak kendisini görmeye gelen Ivy'den sonra bastırmaya çalıştığı kötülüğü, bu kez iksiri kullanmadan kendiliğinden ortaya çıkar. Bu noktadan sonra Doktor Jekyll tamamen yenilir ve Muriel'e gidip artık evlenemeyeceklerini söyler.
İki farklı yapıdaki kadına kapılarak ikiye ayrılan, bir daha toparlayamayan bir adam olarak tasvir edilir, 1930'lar sinemasına olabilecek en yaratıcı biçimde uyarlanır.
O kadar dikkat çeken bir filmdir ki, on yıl sonra 1941 yılında, Victor Fleming yönetmenliğinde bu film birebir tekrar çekilir. Yine de Ingrid Bergman'ın Ivy'yi canlandırdığı filmde ufak tefek farklar vardır. Örneğin bu versiyonda Doktor Jekyll fareler ve tavşanlar üzerinde deney yaparak karışımı bulacaktır. Lanyon ile aralarında çatışma değil, adeta uysal bir dostluk vardır. Nişanlısının ismi bu filmde Beatrix'tir ve Muriel'den daha silik bir karakter olarak çizilir. Beatrix'in babası, General Carew kadar gaddar değildir, erken evlenmelerine kolayca razı olur. Doktor Jekyll, Ivy'ye gönderdiği 50 pound'un üzerine ismini yazmaz. Yine Hays yasası nedeniyle Ivy bir hayat kadını yerine bir barmeni canlandırır. Bir önceki filmdeki komik Mr. Hyde görüntüsünü törpüleyerek abartısız bir Mr. Hyde tasviri ortaya koyar. Dönüşüm sahnelerinin bir kısmını anbean gösterirken bir kısmında ekrana gelen iki kadının imgesiyle geçiştirilir. Önceki filmde tek bir sahnede Bay Utterson'a yer verilirken bu versiyonda ismi hiç geçmez.
1931 versiyonu kadar akılda kalıcı olmaz, daha silik bir remake olarak akıllarda kalacaktır.
Kitap ve film arasındaki farkları kısaca özetlemek gerekirse:
- Kitapta ikisinin aynı kişi olduğu sonda açıklanır, filmde en baştan itibaren izleyiciye gösterilir.
- Kitapta Doktor Jekyll yaşlı ve iri bir karakterdir, Mr. Hyde ise belirgin bir fiziksel kusuru olmadığı halde insanda dehşet uyandıran cılız, küçük bir adamdır. Filmde boyutlar aynı tutulur, 1931 versiyonunda abartılı bir çirkinlik katılır.
- Kitapta Mr. Hyde, Sir Danvers Carew'i öldürürken filmde böyle bir karakter yoktur. Yalnız tesadüfen, Muriel'in babasının ismi de Carew'dir.
- Kitapta kadınlardan hiçbirisi yoktur.
- Kitapta Mr. Hyde sokakta bir genç kıza çarparak düşürdükten sonra yardım etmek yerine üstüne basarak geçer. Filmde böyle bir detay yer almaz.
- Kitapta ilk dönüşüm sırasında odada ayna yoktur, Doktor Jekyll ellerine bakarak bir değişiklik olduğunu anlar ve daha sonraları odasına bir ayna koyar. Filmde ilk dönüşümden itibaren her şey ayna karşısında yaşanır. İyi bir sinematik çözümdür.
- Kitapta karışımı alan Mr. Hyde Lanyon'a olacakları öğrenip öğrenmek istemediğini kendisi sorar. Filmde ise Lanyon onu silahla tehdit eder.
- Kitapta dönüşümü kendi gözleriyle gören Lanyon çok büyük bir dehşete kapılarak kısa sürede sağlığını yitirir, filmde neredeyse tamamen soğukkanlıdır.
- Kitapta anlatıcı Bay Utterson olayı çözdüğü için önemli bir karakterken, filmde adı bile geçmez.
Kitabın ardından izlenecek 1931 versiyonu film şiddetle tavsiyedir.
İyi okumalar, iyi seyirler.