19 Şubat 2017 Pazar

Film: Hacksaw Ridge (2016)

Hacksaw Ridge (Savaş Vadisi), Mel Gibson'ın yönettiği 2016 yapımı biyografik savaş filmi. Gerçek bir tarihi figür olan Desmond Doss'un hikayesini anlatıyor. Olaylar Okinawa Savaşı'nın yaşandığı 1945 yılında geçiyor.

Filmin konusu özetle şöyle: Desmond Doss, küçükken masum bir kavga sırasında ağabeyine zarar vererek bayıltır. O anda bir insanı öldürdüğünü sanıp bunun vicdani ağırlığıyla yüzleşir. Daha sonra bu olayın etkisiyle tanrının "Öldürme" emrini hayat felsefesi haline getirir ve her türlü şiddeti reddederek yaşamaya başlar.

II. Dünya Savaşı'nın patlak verdiği yıllarda, ülkedeki tüm gençler gönüllü olarak orduya kaydolur. Doss, bu dönemde hastanede güzel bir hemşire olan Dorothy'yi görüp aşık olur ve aynı zamanda hastane ortamından çok etkilenir. Can almanın ağırlığıyla birkaç kez yüzleşmiş olan Doss, bunun yanında can kurtarmanın ne kadar kutsal bir iş olduğunu fark eder ve tıp personeli olmak için çalışmalarına başlar. Daha sonra ailesi desteklemediği halde orduya yazılır, amacı savaştaki yaralıları tedavi etmektir.

Birliğe yazılıp eğitimlere katılmaya başlar. Tüm fiziki eğitimleri başarıyla bitirebilse de vicdani retci olduğu için eline silah almayı reddeder. Bunu bir itaatsizlik olarak algılayan üstleri ve birlikteki arkadaşları onunla uğraşmaya başlar. Şiddet görse, mahkemeye çıkarılsa da kararından vazgeçmez. Daha sonra eski bir asker olan babasının yukarıdan aldığı bir onay mektubu sayesinde davası düşürülür ve doktor olarak savaşa katılmasına izin verilir.

Savaştıkları süre boyunca silahsızdır. Büyük bir cesaret örneği göstererek çatışmaların ortasında onlarca yaralıyı kurtarmayı başarır. Bu cesareti sayesinde Onur Madalyası alır ve silah taşımayıp bu madalyayı alan ilk vicdani retci olarak tarihe geçer.

Küçük bir not, Doss dindar bir insandır ve savaşa küçük bir İncil ile katılacaktır. Devlet dayatmalarının insanların inançlarını uygulamalarına engel olmasını kabullenemez. Öldürme diyen Tanrı ve öldür diyen Hükümet arasındaki seçimini Tanrı'dan yana kullanmıştır.

Desmond Doss, gerçek hayatta Dorothy ile evlenir ve 1991 yılında Dorothy ölene kadar onunla evli kalır. Kendisi de 87 yaşındayken, 2006 yılında ölür.

Desmond Doss karakterini daha önce The Social Network ve Doctor Who'da küçük rollerde gördüğümüz, daha sonra The Amazing Superman filminde oynayan Andrew Garfield canlandırmış. İzlerken dikkat ettiyseniz aşıkken de, savaşa katılırken de, davası görülürken de yüzünde daima bir tebessüm var. Bu biraz rahatsız edici. Şiddet karşıtı, barış yanlısı bir karakter oluşturmaya ve gerçek hayattaki Desmond Doss'un da mütevaziliğini ve iyi kalpliliğini yansıtmaya çalışmış, ama bana nedense itici geldi. Dorothy rolünde Teresa Palmer'ı izliyoruz. Ölçülü bir oyunculuk ve çok güzel bir yüz. Her iki oyuncu da, canlandırdıkları kişilerin gençliklerini andırıyor. Seçimleri iyi olmuş. Filmin diğer ilgi çekici isimleri şöyle: Çatlak ve bir o kadar komik Sergent Howell karakterini canlandıran Vince Vaughn; karizmatik Captain Glover rolüyle Avatar'dan çok iyi hatırladığımız Sam Worthington ve Doss'un babasını canlandıran efsanevi Agent Smith rolüyle bildiğimiz Hugo Weaving. Ayrıca son olarak kendisine yöneltilen yönetmenlik teklifini önce iki kez reddedip, üçüncü seferde kabul eden yönetmen Mel Gibson.

Fikir aşamasından film yayınlanana kadar 14 yıllık bir süre geçiyor. Desmond Doss başlarda hikayesinin bir Hollywood klişesine dönüşmesini reddetse de daha sonra film hakları satın alınıyor ve önce belgeseli çekiliyor. 2004 yılında The Conscientious Objector adıyla Terry Benedict yönetmenliğinde çekilen belgesel izleyiciden beğeni toplamayı başarıyor. Belgeselden 12 yıl sonra, film uyarlamasını izliyoruz.

89. Akademi Ödülleri'nde En İyi Film kategorisi başta olmak üzere, 6 kategoride aday olduğunu söyleyelim. Yarıştığı kategorilerden belki ikisinde iddialı olabilir: En İyi Ses Kurgusu, En İyi Ses Miksajı. Açıkçası En İyi Film kategorisinde çok daha iddialı filmler varken, Hacksaw Ridge'in şansı düşük.

Film Amerikan halkı tarafından çoğunlukla beğeniliyor. IMDB puanı 8.3.

Film yorumuna gelince; savaş filmlerini sevmeyen bir insan olarak bu filmin de yüzde doksanını yüzümü ekşiterek izledim. İkinci Dünya Savaşı'nda Japon Okinawa adasına çıkartma yapan Amerikan askerlerinin kahramanca öldürmesini ve ölmesini anlatıyor. Japonlar elbette düşman ve kötü olarak gösterilmiş. Savaşın tarafı olmayı, birinin diğerini öldürme hakkı olduğunu iddia etmeyi asla kabullenemiyorum, bu nedenle bu kahramanlık anlatımı mide bulandırıcı geliyor. Gelin görün ki, film bir vicdani retcinin gerçek öyküsünü anlatıyor.

Din, dil, ırk gözetmeden (yer yer Japon askerine yardım ettiği sahneleri de izliyoruz) yaralanmış insanları iyileştirmeye çalışan bir adamın hikayesi. Böyle kutsal bir hikayenin genel Amerikan kahramanlık ortamının içinde ve milliyetçi hislerle anlatılması çok kabul edebileceğim bir şey değil. Filmin içine hem kahraman askerlik hikayeleri, hem onurlu Amerikan askeri mesajları, hem bol kanlı savaş sahneleri konuyor; hem de bu pasifist bir adamın hikayesi deniyorsa orada bir çelişki var demektir.

Bu filmi, merkezine ilginç bir tarihi figür koymuş ama klişe atmosferden sıyrılamamış, bu nedenle çelişkilerden sıyrılamayan bir savaş hikayesi olarak tanımlamak mümkün. Hollywood'un son zamanlarda sarıldığı taktik bu, gerçek hikayeler. Geçen sene Oscar töreninde en iyi film ödülünü alan Spotlight, bu taktiğin başarılı bir örneğiydi. Hacksaw Ridge ise başarısız bir örnek bana göre.

Desmond Doss'un anlatıldığı The Conscientious Objector belgeselini izleme listeme alıyorum. Aynı figürün daha gerçekçi bir anlatımını izlemek isterim.

İyi seyirler.

Hiç yorum yok: