5 Mart 2017 Pazar

Kitaptan Filme: Hidden Figures


Hidden Figures: The Story of the African-American Women Who Helped Win the Space Race, Margot Lee Shetterly’nin 2016 yılında yayınlanan biyografik kitabı. NASA’da çalışan bir grup siyahi kadının hikayesini konu alıyor.

İkinci Dünya Savaşı zamanlarında NACA adıyla hizmet veren kuruluş, bildiğiniz gibi havacılık alanında Rusya ile yarış halinde. Savaşta ileri teknolojiyle bir adım öne geçebilmek için sıkı havacılık araştırma çalışmaları yürütülüyor. Savaş sona erdikten sonra da bu rekabet ortamı azalmıyor, aksine artık uzaya seyahat yarışları başlıyor ve rekabet daha da kızışıyor. Ciddi bir yarış ve büyük yatırımlar varken, Hollywood’a ekmek çıkmaması olmaz tabi. Dinamik ve öncü bir ruha sahip NASA ekibini daha önce muhtemelen bir kurguda okudunuz ya da izlediniz. Bu kitap, okumaya veya izlemeye alıştığımız NASA ortamını değil, NASA’da çalışıp izlerini bırakmış olan ama isimleri hiç bilinmeyen Afrika-Amerikalı siyahi “Computer” matematikçilerin hikayesini anlatıyor. Bu bakımdan çok ilgi çekici. Anlattığı karakterlerin tamamen gerçek olması sizi en çok heyecanlandıran şeylerden biri.

Kitabın (daha doğrusu filmin) adı Türkçeye “Gizli Sayılar” olarak çevrilmiş. Aslında neden böyle çevrildiğini anlayabilmiş değilim, çünkü hikaye esasında “Gizli Figürleri”, gölgede kalmış, adından bahsedilmeyen kişileri konu alıyor.

Yazar Margot Lee Shetterly’nin kendisi de bir siyahi. 1969 doğumlu yazarın babası bir NASA araştırmacısı, annesi de eskiden esasen siyahilere eğitim veren Hampton Üniversitesi’nde profesör. Shetterly, NASA’da çalışan kişilerin çoğunlukla yaşadığı bir ortamda büyüyor. Ailesinin evini ziyarete gittiğinde, NASA’dan emekli olmuş matematikçi aile dostlarıyla sık sık karşılaşıyor. Tarihte isimleri çok bilinmeyen bu figürleri araştırıp kitaplaştırmaya karar veriyor. 2010 yılında Hidden Figures‘ın araştırmalarına ve yazmaya başlıyor. Kitabı henüz tamamlamadan film haklarını satıyor ve çekimler de bir yandan başlıyor.

89. Akademi Ödülleri’ne 3 dalda aday olan (En İyi Film, En İyi Uyarlama Senaryo, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu)  uyarlama film de kitap gibi 2016 yılında çıkıyor. Aday olduğu kategorilerden hiçbirinde ödülü alamıyor ne yazık ki. Aslında hem siyahileri, hem bir parça feminizmi hem de uzay temasını içerdiği için dışarıdan bakınca iddialı (ödül mıknatısı) bir yapım, ama diğer daha popüler temalı filmlerin gerisinde kalıyor. Konusu dışarıdan “popüler” görünse de, benim son zamanlarda izlediğim en ilham verici hikayelerden biri.

Oyuncular şöyle: Taraji P. Henson, Octavia Spencer, Janelle Monae, Kevin Costner ve Jim Parsons. Şahane bir oyuncu kadrosu. Janelle Monae‘yi bu filmle keşfettiğimi ve bir daha peşini bırakmayacağımı söyleyebilirim. Jim Parsons, iyi ki ikinci yarıda kötü adamlıktan sıyrıldı, yoksa kendisinden senelerce nefret edebilirdim. Taraji P. Henson ve Octavia Spencer her zamanki etkileyiciliklerini bu filmde de sergilemeyi başarmışlar.

Kitap ve film arasında birçok fark var

- Kitap, 1940’lı yıllardan itibaren anlatıyor ve daha çok karakteri konu alıyor. Film 3 kadın karakteri merkeze yerleştirmiş ve yalnızca 1960’larda geçiyor.

- Filmde Katherine, Dorothy ve Mary Jackson her gün işe birlikte gidip gelen yakın arkadaşlar olarak tasvir edilmiş, kitapta böyle bir şey yok. Belki tanışıyorlar ama dostluklarından asla bahsedilmemiş. Filmde güçlü kadın figürü biraz daha vurgulanmak istenmiş olabilir. İşe kendi arabalarıyla gidip gelen, üstelik arabaları bozulduğunda kendileri tamir edebilen, biri zorluklarla karşılaştığında onu yalnız bırakmayan, aynı zamanda çok şık giyinen nazik ve güzel kadınlar olarak gösterilmişler. Kitapta kadınların gücünün ve çekiciliğinin bu şekilde göze sokulmasına gerek kalmamış, enine boyuna anlatıldığı için okur kadınların becerilerinin ve karizmalarının gayet farkında. Fakat görsel açıdan o aşırı güzel araba ve 3 güçlü figürün araba içi sohbetleri tatmin ediciydi. Sinemanın görsel bir iletişim aracı olduğunu kendime hatırlatıyor ve bu maddeyi burada bitiriyorum.

- Filmde Katherine‘in ilk evliliğinden hiç bahsedilmiyor. Aslında ilk kocasını sevdiğini, adamın öldüğünü bilmek lazım. Sevgisiz bir evlilikten çıkıp yalnız kalmış değil, hayat onu sürüklüyor.

- Kitapta patronuyla tuvalet konusunda tartışma yaşayan kişi Mary Jackson, kitapta ise Katherine. Katherine filmin merkezine konulduğu için, yaşadıkları zorlukları onun üzerinden anlatmak gibi bir çözüme gitmişler, yanlış olmamış. Hatta bana kalırsa filmin en can alıcı sahnesi, dönüm noktası bu tuvalet sahnesiydi, bence yerinde bir değişiklikti.

- Filmde Katherine en güçlü karakter gibi gösterilse de kitapta Mary Jackson çok daha becerikli ve yetenekli bir kadın.

- Filmde Katherine Doğu tarafındaki laboratuvara geçtiğinde ayrımcı bakışlarla, aşağılayıcı davranışlarla karşılaşıyor, kitapta ise böyle bir şey yok. Bu kısmı fazla dramatize edilmiş. Ama bunlar da olmasaydı dönemin ayrım atmosferini nasıl anlatacaklardı? Bazı dramatizasyonları da görmezden gelmek gerekiyor sanırım. Zaten ben bu filmde hiçbir şeyi fazla, aşırı, abartı göremiyorum nedense.

Filmde astronotun Katherine‘den sayıları hesaplamasını istediği sahnenin gerçekten yaşandığını söyleyelim. Aslında tam olarak, yok artık daha neler dedirten bir sahne, uydurma olması ihtimali yüksek diye düşünüyorsunuz. Değil. Gerçek.

Bu arada kitabın en ilginç bölümlerinden bir tanesinde, Star Trek‘ten bahsediliyor. Kaptan Kirk Mr. Spock‘ı bilmeyeniniz yok, peki hikayeye daha önce hiç Lieutenant Uhura karakterinin gözünden bakmış mıydınız? Uhura‘yı canlandıran Nichelle Nichols, dizinin ilk sezonu bittiğinde Broadway kariyerine yönelmek amacıyla prodüktörüne istifa mektubunu veriyor. Prodüktörü istifasını kabul etmediğini, hafta sonu tekrar düşünmesini istediğini söylüyor. Nichols, hafta sonu katıldığı bir organizasyonda “en büyük fanı” olarak kendisini tanıtan gizli bir hayranı tarafından takibe alınıyor. Hayranıyla görüşmeyi kabul ettiğinde bu kişinin Martin Luther King Jr. olduğunu öğreniyor. Evet Martin Luther King! Star Trek hayranı olduğunu öğrenince şaşkına dönen, hem onore olmuş hem de alık bir şekilde Martin Luther King ile konuşuyor, rolünü bırakmamaya ikna oluyor ve istifa mektubunu geri çekip devam ediyor.

Eğer havacılıkla ilgileniyorsanız, bu kitaptan çok keyif alacaksınız. Tam 6 sene boyunca üzerinde çalışılmış, detaylara inen bir kitap. Fakat ne yazık ki bildiğim kadarıyla Türkçe çevirisi yok. Daha yeni çıktığı için sanıyorum çeviri çalışmalarına başlanmıştır ya da başlanacaktır.

Filmi tek başına çok tatlı, çok güzel bir film. Siz ne düşünüyorsunuz? Neden hiçbir ödül alamadan kapattı seneyi? Bu filmde neleri aşırı buldunuz mesela?

İyi okumalar/seyirler.

Hiç yorum yok: