10 Mayıs 2016 Salı

Kitaptan Filme: The Shawshank Redemption


Stephen King'in 1982 yılında yayınlanan ve Türkçeye Kuşku Mevsimi olarak çevrilen kitabında yer alır bu 110 sayfalık hikaye. 1994 yılında The Shawshank Redemption adıyla sinemaya uyarlanmıştır. Filmle tanınırlığı arttıktan sonra Altın Kitaplar, kitabı Kuşku Mevsimi ve Esaretin Bedeli adıyla tekrar basacaktır. 

Stephen King, hikayenin sonunda okuru şaşırtmayı ve sarsmayı başaran ve hep benzer paternler kullanarak yazan büyük bir yazar. Bu öyküde de klasik patern takip edilmiş. Öyküyü alıştığımız Stephen King kurgularından ayırıp bana sevdiren şey Red karakteri oldu. 

Red, görmüş geçirmiş, artık bulunduğu ortama uyum sağlamış ve keyfine bakan, babacan bir karakter. Red gibi basit ancak uyanık bir adamın gözünden Andy Dufranse gibi gizemli ve zeki bir gencin karakterini analiz etmek büyük bir keyifti benim için. 

Filme gelince, film çok iyi bir uyarlamaydı. Tek takıldığım şey Andy Dufranse karakteri için seçilen Tim Robbins'in oyunculuğu oldu; baştan sona donuk bir suratla oynuyor. Karakterin durgun doğasını yeterince ustalıkla canlandıramamış. Romanda Andy karakteri diğerleriyle arasındaki mesafeyi hissettirebilen, ama ukala olmayan ve bu nedenle saygı uyandıran, doğal bir özgürlük gömleği giymiş gibi rahatça dolaşabilen yaşama umuduyla dolu bir adam. Tim Robbins'in yarattığı Andy karakteri ise üniversitede iyi notlar almış, akşamları yatmadan önce süt içen, tecrübesiz, pek de yaşam sevinci olmayan bir karakter. Bu karakterin karısını başka bir adamla görünce kıskandığına, Kız Kardeşler ona saldırdığında kuvvetli bir şekilde karşılık verebildiğine, 19 yıl boyunca aynı tutkuyla tüneli kazdığına yeterince ikna olmuyorsunuz. O aşkı, beden kuvvetini, tutkuyu veremiyor. Karakterin yalnızca sabırlı ve içine kapalı olma özellikleri yansıtılmış, gerisi kotarılamamış. Russel Crowe role ikna edilemediği için oynatılmış yedek bir oyuncu olduğu çok belli.

Red karakteriyle Morgan Freeman'i görmek ise izleyici için tam bir sürpriz. Siz kızıl saçlı bir İrlandalı hayal ederken karşınıza Freeman çıkıyor. Filmdeki kısa bir sahneyle başarılı bir şekilde bunun üstesinden gelinmiş. Red'e neden bu ismi taktıkları sorulduğunda İrlandalı olduğu için olabileceğini söylüyor, son derece sevimli bir sahne.

Kitapta, Andy'nin kaçış gününden önceki güne anlatıcının gözünden baktığımız için o kısım oldukça heyecanlı. Bize yaklaşan bir gerilimin olduğunu haber veren bir rehberimiz, anlatıcımız var. Onun yardımıyla gittikçe daha çok heyecanlanıyoruz, sorularımız birikiyor. Filmde ise bu süreç bir rehber eşliğinde değil, görsel ipuçlarıyla sunulmaya çalışılmış. Kaçış planı yapan bir adamın mimikleri, hareketleri, ipuçları veriliyor seyirciye, bunları yakalamamız isteniyor. Neredeyse sadece diyaloglar ve sessizce oynanan sahneler var. Anlatıcı bu kısımda çok az müdahale ediyor. Ben nedense o harika sonuç bölümünden önceki bu son kısımda, kitapta heyecanlandığım kadar heyecanlanamadım. Andy'nin, Red'i siyah parlak taşın altındaki notu okuması konusunda zorlaması, gözümüze gözümüze sokması hoşuma gitmedi.

Filmde Atlanan Noktalar
Kitapta Andy'nin çıplak kontrolden geçerken vücudunun bir yerine sakladığı 500 dolarının olduğunu, bu paranın ona içeride en azından bir müddet istediğini yaptırdığını biliyoruz. Filmde böyle bir detaydan bahsedilmiyor. Rita Hayworth posteri, taş çekici satın alıyor ama ne kadar parası olduğunu bilmiyoruz.

Kitapta Andy, Red'den toplam 3 eşya getirmesini istiyor. Birincisi taş çekici, ikincisi taş battaniyesi, üçüncüsü de poster. Taş battaniyesi detayına filmde farklı bir sahnede yer veriliyor. Norton teftiş amacıyla koğuşları dolaşırken Andy'nin eşyaları karıştırılıyor. Etrafta bir sürü taştan oyulmuş heykel ve 3-4 kat, bir yüzeyi zımpara olan bez görünüyor. Söz konusu bez taş battaniyesi.

Kitapta hapishanenin müdürleri 47-77 yılları arasında 3 kere değişiyor. George Dunahy, Greg Stemmas ve Samuel Norton'dan bahsediliyor kitapta. Filmde ise Yalnızca Samuel Norton'ı görüyoruz. Karakterler sadeleştirilmiş. İzleyicinin hikayeye odaklanması sağlanmış. Yeterince fazla sayıda yan karakter kullanıldığı için bu kısmı mantıklı buldum.

Kitapta işçilerin Andy sayesinde içtikleri bira sıcak, filmde ise soğuk. Sanırım Andy'nin gardiyan üzerindeki etkisi vurgulanmak istenmiş.

Bu kısım filmin nerd'leri dışında kimseyi ilgilendirmeyebilir. Ben yine de not ettim. Kitapta Andy'nin odasına toplam 6 poster asılıyor: Rita Hayworth, Marilyn Monroe, Jane Mansfield, Hazel Court, Raquel Welch, Linda Ranstadt. Filmde ise yalnızca Rita Hayworth, Marilyn Monroe ve Raquel Welch'ten bahsediliyor.

Kitapta Linda Dufranse'nin asıl katili olduğu söylenen Blatch karakterinin adı Elwood, filmde ise Elmo. Aynı şekilde, filmde Samuel Norton karakterinin adı Warden Norton olarak geçiyor. Bu kısımların mantığını anlayamadım.

Filme Eklenen Noktalar
Andy'nin hapishaneye girdiği ana kitapta hiç değinilmemiş. Anlatıcı onunla yaklaşık 6 ay sonra etkileşime geçiyor. Filmde ise hapse bir düzine diğer mahkumla birlikte giriyor. Mahkumlar ilk önce kimin ağlayacağına dair iddiaya giriyorlar. Şişko karakter ağlıyor, bu nedenle dövülerek öldürülüyor. Böylece gardiyanların ne kadar zalim olduğu seyirciye daha ilk sahneden hatırlatılıyor.

Kitapta Andy satranç taşları yapmıyor. Satranç, zeka ve stratejiye atıfta bulunan görsel bir ima, bir gösterge. Filme eklenmesi hoş bir ayrıntı olmuş.

Dış dünyaya adapte olmayacağını bilen yaşlı Brooks'un Heywood'un boğazına bıçak dayama sahnesi kitapta yok. Yalnızca diyaloglarda dışarıya adapte olamayacağını düşündüğünü aktarıyor. Şiddete başvurmuyor. Burada karakterin özgürlük karşısındaki çaresizliği dramatize edilmiş, abartılmış. Nitekim kitapta Brooks'un intihar ettiği de yazmıyor. Yalnızca çıktıktan kısa bir süre sonra öldüğünü öğreniyoruz.

Kitapta olmayıp filmde olan en önemli, en belirgin tema müzik. Kitapta hoparlörden müzik yayını yapma ve Red'e mızıka hediye etme kısımları yok. Kitapta özgürlük, yalnızca Andy'nin üzerinde taşıdığı bir gömlek olarak tasvir edilirken filmde özgürlük bir hoparlörden aniden, kanun dışı yayınlanan bir şarkı olarak çıkıyor seyircinin karşısına.

Başka bir dramatize edilen karakter Tommy. Filmde Norton tarafından öldürülüyor. Kitapta ise yalnızca başka bir hapishaneye sevk ediliyor. Filmde özgürlüğünü isteyen bireylerin önünde otoritenin duruşu daha çok vurgulanmış.

Filmin sonunda Andy ve Red Pasifik Okyanusu kumsalında buluşuyorlar, kitapta ise yalnızca Red'in Andy'yi bulma umuduyla yola çıktığını okuyoruz. Film mutlu son, kitabın ise ucu açık. Bu noktada izleyicinin içine su serpmek istenmiş, bence güzel olmuş. 

1 yorum:

Misafir dedi ki...

Emeğinize sağlık...
Ayrıca sanırım filmde tek başgardiyan Hadley'i görürken, öyküde Andy'ye damdaki kıyağı geçtikten bir süre sonra kalp krizi geçirerek işi bırakıyormuş (wikiden alıntı). Bir de, Red ve Brooks'un suçları (Red sigortadan para koparmak için karısını ve komşusuyla bir çocuğu arabayla çiğneyip öldürmüş mesela) atlanmış.